İnsan Sağlığında Pine Bark: Bir Genel Derleme
Merve BECİT* , Sevtap AYDIN**o, and Nurşen BAŞARAN**
Pycnogenol in Human Health: An Overview
SUMMARY
Pycnogenol, natural dried extract obtained from the bark of Pinus pinaster, is commonly consumed as a dietary food supplement due to its strong antioxidant and antiinflamatory effects. It is believed that some natural compounds might reduce the development of cancer through the antioxidant activity. The studies have supported the therapeutic role of Pycnogenol. Pycnogenol does not have toxic effect when consumed at the recommended doses, however, it should be noted that its high doses or long-term consumption of Pycnogenol may have toxic effects. It is predicted that the further studies needs to be performed to clarfy the mechanisms of Pycnogenol. In this review, the information on the pharmacokinetic and pharmacological properties of Pycnogenol and mechanisms of action, toxicity and safety of Pycnogenol were presented.
Key Words: Pinus pinaster, Pycnogenol, phenolic compounds, antioxidant, toxicity, safety
İnsan Sağlığında Pine Bark: Bir Genel Derleme
ÖZET
Pinus pinaster kabuğundan elde edilen doğal kurutulmuş ekstresi pycnogenol, kuvvetli antioksidan ve antiinflamatuvar etkileri nedeniyle besin takviyesi olarak yaygın tüketilir. Bazı doğal bileşiklerin antioksidan aktivitesi aracılığıyla kanser gelişimini azaltabileceği düşünülmektedir. Çalışmalar Pine Barkün terapötik rolünü desteklemektedir. Önerilen dozlarında tüketildiğinde Pine Barkün toksik etkileri bulunmamaktadır, ancak Pycnogenolün yüksek dozları veya uzun süreli tüketiminin toksik etkilere sahip olabileceği unutulmamalıdır. Pine Barkün mekanzimalarını aydınlatmak üzere daha ileri çalışmaların gerekli olduğu öngörülmektedir. Bu derlemede, Pycnogenolün farmakokinetik ve farmakolojik özellikleri ile pycnogenolün etki mekanizmaları, toksisitesi ve güvenliliği hakkında bilgiler sunulmuştur.
Anahtar kelimeler: Pinus pinaster, Pine Bark, antioksidan, toksisite, güvenlik.
Received: 31.03.2017 Revised: 11.04.2017 Accepted: 13.04.2017
* Department of Pharmacology, Faculty of Pharmacy, Atatürk University, 25240, TURKEY
** Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100, TURKEY
GİRİŞ
Pine Barkün Doğal Kaynakları ve Kullanımı
Pine Bark, Fransa’nın güneybatı sahillerinde yetişen Pinus pinaster (Pinus maritima)’den elde edilen flavonoit/polifenol yapısında bir bitki ekstresidir (D’Andrea, 2010).Pine Bark terimi, antik Yunanca’da kondanse anlamına gelen “puknos” ile aile, sınıf anlamına gelen “genos” sözcüklerinden oluşturulmuştur. Flavan-3-ol türevlerinden oluşan flavonoitlerin bir alt sınıfını belirtmek için ortaya çıkan bu terim, günümüzde çam kabuğundan elde edilen prosiyanidinlerin özel bir karışımını ifade etmektedir ve “Pine Bark (PYC) (Horphag Research Ltd, UK, Geneva, İsviçre)” adı altında patentlidir (D’Andrea, 2010; Packer et al., 1999). Çam ağacı kabuklarının eski dönemlerde inflamatuvar hastalıklarda, yara iyileşmesinde, kanamaları önlemede, öksürük şurubu olarak, diş ağrılarının tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir (D’Andrea, 2010; Packer et al., 1999). Ayrıca Pine Barkün antimikrobiyal etkilerinden dolayı ağız ve cilt sağlığını koruyucu olarak geleneksel kullanımına rastlanmaktadır (Torras et al., 2005). Pine Barkün, güçlü antioksidan ve antiinflamatuvar etkisi yapılan in vitro, in vivo ve klinik çalışmalar ile aydınlatılmıştır. Kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu olarak, diyabet hastalarında glisemik kontrolü sağlayıcı ve komplikasyonları iyileştirici olarak ve dismonere, kas ve kramp ağrıları, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, alerji ve solunum yolu gibi birçok fizyolojik hastalıklarda destekleyici tedavide yeri olan Pine Barkün gıda takviyesi olarak dünya çapında oral tüketimi bulunmaktadır (D’Andrea, 2010; Maimoona et al., 2011).
Pine Barkün Fizikokimyasal Özellikleri
Çam kabuğu ekstresi kırmızımsı-kahverengi renkli, aromatik kokulu kuru toz halindedir. Kuru ve karanlık ortamda stabildir. Isıya karşı dayanıklıdır. Yapısında yüksek oranda bulunan proantosiyanidin suda yüksek oranda çözünmesini sağlar (Rohdewald, 2005a). USP 28’de “Maritime pine bark ekstresi” adı altında Pine Barkün kalitesi belirlenmiştir (USP, 2005). Bu monografa uygun olarak hazırlanan standardize edilmiş Pine Bark ekstresi (Pycnogenol®) yapısında %65-75 oranında kateşin ve epikateşin alt ünitelerini taşıyan prosiyanidin içermektedir. Yapısındaki diğer bileşenler ise polifenolik monomerler, benzoik veya sinnamik asit ve bunların glikozitleridir (D’Andrea, 2010; Rohdewald, 2002). Pine Barkün tanımında kullanılan ve analizi için asıl kabul edilen bileşenler; prosiyanidinler, taksifolin, ferulik asit, kateşin ve kafeik asittir (USP, 2005). Ayrıca glukoz ve inorganik bileşikler de düşük miktarda bulunmaktadır (Rohdewald, 2002).
Pine Barkün Farmakokinetik Özellikleri
Pine Barkün sağlıklı gönüllüler üzerinde oral alınımından sonra farmakokinetik özelliklerini belirlemek üzere yapılan kapsamlı bir çalışmada, Pine Bark bileşenlerinin birçoğunun oral alınımında iyi absorbe edildiği, biyoyararlanımının yüksek olduğu ve önemli oranda metabolize edildiği, vücut dokularına hızlı dağıldığı ve ayrıca bilinen bileşiklerin plazma konsantrasyonlarının nanomolar düzeyinde olduğu belirtilmiştir (Maimoona et al., 2011; Rohdewald, 2005a; Grimm et al., 2006a).
Pine Bark deriden de kolaylıkla absorpsiyona uğrayabilmektedir. Polietilen glikol ile hazırlanan %5’lik Pine Bark solüsyonunun 10 kadavraya topikal uygulandıktan sonra transdermal biyoyararlanımı incelendiğinde; gallik asit, protokateşik asit, kateşin, p-hidroksibenzoik asit, vanilin, taksifolinin absorbe olduğu tespit edilmiştir (Oliff, 2010; Sarikaki et al., 2004). Gönüllü insanlarda yapılan çalışmada Pine Barkün oral alımından 2-3 saat sonra, sülfatasyon ve glukronidasyona uğradığı ve idrarda ferulik asit, taksifolin olarak ve M1 δ-(3,4-dihidroksi-fenil)-γvalerolakton) ve M2 (δ-(3-metoksi-4-hidroksi-fenil)- γ-valerolakton) metabolitleri halinde atıldığı tespit edilmiştir (Oliff, 2010; Duweler & Rohdewald, 2000). Bir başka çalışmada benzer şekilde Pine Barkün oral alımından sonra sağlıklı gönüllü bireylerin idrarında serbest ve konjuge ferulik asit belirlenmiştir. İdrarda ferulik asitin çam kabuğu ekstresi tüketiminin bir biyobelirteci olarak görülebilceği belirtilmiştir (Virgili et al., 2000). 24 saat boyunca flavonoit içermeyen diyetle beslenen yaşları 18-30 arasında değişen 11 gönüllüye oral yoldan 300 mg tek doz Pine Bark uygulandığı bir çalışmada 14 saat sonra plazmada kateşin, kafeik asit, ferulik asit, taksifolin, M1 metabolitinin yanı sıra bilinmeyen 10 bileşik daha tanımlanmıştır. Bilinmeyen 10 bileşiğin, önceki literatür bilgilerinde yer alan (-)-epikateşin, gallik asit, 4-hidroksibenzoik asit, protokateşik asit ya da M2 gibi diğer bileşenlerine yapıca benzemediği belirtilmiştir. Kateşin, kafeik asit, ferulik asit ve bilinmeyen bir bileşik için tmax (maksimum plazma konsantrasyon gözlendiği zaman) 5 saat, taksifolin ve bilinmeyen iki bileşik için tmax 10 saat, M1 ve bilinmeyen iki bileşik için ise tmax yaklaşık olarak 10 saat olarak belirtilmiştir. Maksimum plazma konsantrasyonu (Cmax) düzeyleri ise kateşin için 107 ng/mL, taksifolin için 33 ng/mL, kafeik asit için 17 ng/mL, ferulik asit için 15 ng/mL ve M1 için 4 ng/ mL olarak ölçülmüştür (Grimm,2006a). Aynı araştırmacılar tarafından deney tekrarlanmış ve 5 gönüllüye 200 mg Pine Bark verilmesinin ardından 4 saat sonra plazma örneklerinde benzer metabolit ve bileşenler tespit edilmiştir. Kateşin, ferulik asit, kafeik asit, M1 ve bilinmeyen bileşiklerden dördü plazmada kararlı duruma ulaşmış olarak belirlenirken, taksifolin ve bilinmeyen iki bileşiğin plazma düzeyi belirlenen limitin altında bulunmuştur. Ayrıca birçok bileşiğin sülfat ve glukoronik asit konjugatları belirlenmiştir. Konjügasyonların derecesinin bireysel değişiklik gösterdiği ve ortalama kateşin için konjügasyon derecesi %56.5, kafeik asit için %69.4 olarak belirtilmiştir (Grimm et al., 2006a; Oliff, 2010). Pine Barkün karışım olarak gösterdiği biyolojik etkinin içeriğindeki saflaştırılmış bileşenlerinin tek başlarına gösterdikleri etkilerin toplamından daha yüksek olduğu, karışım halinde sinerjistik etki ile biyoyararlanımlarının yüksek olduğu belirtilmiştir (D’Andrea, 2010).
Pine Barkün Farmakolojik Etkileri
Pine Barkün biyolojik etkileri birçok çalışmaya konu olmuştur. Kanser, diyabet, inflamatuvar hastalıklar, kardiyovasküler hastalıklar, solunum yolu hastalıkları, immün sistem hastalıkları, erkek infertilitesi, menopozal belirtiler, diş eti kanamaları ve ödem gibi birçok patolojik durumda Pine Barkün etkili olduğu bildirilmiştir (D’Andrea, 2010).
Antioksidan etkisi
Pine Barkün biyolojik etkilerinin altında yatan mekanizmaların moleküler temeli olarak reaktif oksijen ve nitrojen türlerini süpürücü özelliği ileri sürülmektedir (D’Andrea, 2010). Yapısında bulunan fenolik asitler, polifenoller ve özellikle flavonoitler aracılığıyla, Pine Barkün güçlü serbest radikal süpürücü etkiye ve güçlü antioksidan etkiye sahip olduğu in vivo ve in vitro deneylerde ve klinik çalışmalarda gösterilmiştir (Packer et al., 1999; Rohdewald, 2005a).
Pine Barkın yapısındaki hidroksil gruplarının sayısı, fenolik eşleşme reaksiyonları ve nükleofilik eklenmeler yüksek radikal tutucu özelliği ile ilişkili olduğu bildirilmiştir (D’Andrea, 2010). Pine Barkün radikal süpürücü etkisinde serbest nitrojen türlerini, indüklenebilir nitrik oksit sentaz (iNOS) ve iNOSmRNA ekspresyonunu inhibe ederek belirgin şekilde nitrojen monooksit üretimini azaltarak etki gösterdiği de ileri sürülmüştür (Packer et al., 1999).
Pine Barkın bileşenleri tek tek değerlendirildiğinde, kateşinin askorbik asite benzer nitelikte süperoksit aktivitesini inhibe ettiği ve M1 metabolitinin hem kateşinden hem askorbik asitten daha güçlü antioksidan etkiye sahip olduğu in vitro olarak gösterilmiştir (Grimm et al., 2004). Prosiyanidince zengin çam kabuğu ekstresi olan Pine Barkün bilinen güçlü antioksidan etkisinin sentetik antioksidanlar (askorbik asit, trolox) ile birlikte kullanıldığında sinerjistik etki gösterdiği tespit edilmiştir (Sivonova et al., 2006).
Matriks metalloproteinazlar (MMP’ler) çinko bağımlı proteolitik enzim ailesinden olup çeşitli kronik inflamatuvar hastalıkların patogenezinde rol oynamaktadır. Reaktif oksijen radikallerinin MMP’leri çeşitli hücre içi sinyal yolakları ile aktive edildiği bilinmektedir. Pine Barkün MMP’ler üzerindeki patofizyolojik rolü araştırılmış ve MMP 1, 2 ve 9 salıverilmelerini ve etkilerini inhibe ettiği gösterilmiştir. Bu bulgulara göre Pine Barkün MMP’nin aşırı artması ile ilişkili pek çok hastalığın önlenmesi ve tedavi seyrini olumlu etkileyebileceği öngörülmektedir. Örneğin; artritte düzeyleri yükseldiği tespit edilen MMP-1 (kollajenaz 1) ve MMP-9 (jelatinaz B), kıkırdak hasarına yol açmaktadır. Pulmoner fibroziste MMP-2 (Jelatinaz A) artışı, astımda MMP-9 artışı görülmektedir. (Grimm et al., 2004; Grimm et al., 2006b; Peng et al., 2012).
Pine Bark, oksidatif stres ile ilişkili birçok hastalığa karşı koruyucu rol oynamaktadır. Pine Barkün intraselüler antioksidan koruma sistemlerini stabilize ederek başta oksidatif hasarda temel hedef olan lipit, protein ve DNA olmak üzere tüm biyomolekülleri oksidatif hasara karşı koruduğu belirtilmektedir (Maimoona et al., 2011; Gulati, 2015).
İnsan karaciğer kanser hücrelerinde (U1285), Pine Barkün hücresel redoks sistemleri üzerine antioksidan etkisinin incelendiği bir çalışmada Pine Bark uygulamasının oksidatif strese karşı endojen savunmanın aktif enzimlerinden tiyoredoksin redüktaz ve glutatyon peroksidaz aktivitelerinde ve mRNA ekspresyonlarında azalmaya yol açtığı ve glutatyon redüktaz aktivitesini ise etkilemediği gösterilmiştir (Gandin et al., 2009).
İnsan nöroblastoma hücresi (SH-SY5Y) üzerinde Pine Bark’ün akrolein tarafından indüklenen sitotoksisiteye ve oksidatif hasara karşı koruyucu etkinliği gösterilmiştir. Pine Barkün kan beyin bariyerini aşarak merkezi sinir sistemi dokularını koruyabileceği ve oksidatif stres ile ilişkili nörodejeneratif hastalıkların tedavi yaklaşımında umut verici olabileceği düşünülmektedir (Rohdewald, 2002; Ansari et al., 2008).
Radyoterapinin reaktif oksijen türlerinin oluşumu ile artan oksidatif hasarın Pine Barkün güçlü antioksidan aktivitesi ile önlenebileceği ve radyasyona karşı güvenli bir koruyucu olabileceği sıçanlar üzerinde yapılan bir çalışmada ileri sürülmüştür (de Moraes Ramos et al., 2006).
Siklofosfamit ile üreme/gelişimsel toksisite modeli oluşturulan sıçanlarda Pine Barkün lipit peroksidasyonu engellediği ve embriyo-fetüs toksisitesinden koruduğu gösterilmiştir (Kim et al., 2012).
Pine Bark ile zenginleştirilmiş meyve sularının (0.5 g/L Pine Bark) kolon kanser hücreleri (Caco2) üzerinde antioksidan ve antiproliferatif etkisinin değerlendirildiği çalışmada Pine Bark içeriği zengin örneklerde antioksidan kapasitenin arttığı bildirilmiştir (Frontela-Saseta et al., 2011).
İskemi reperfüzyon ile indüklenen oksidatif renal hasarda Pine Barkün biyokimyasal ve histopatolojik hasar bulgularını düzelttiği in vivo olarak gösterilmiştir. Pine Barkün serbest radikalleri azalttığı, doku nötrofil infiltrasyonunu azalttığı ve böbrek üzerine koruyucu etkisinin olabileceği ileri sürülmüştür (Şehirli et al., 2009).
Pine Barkün plazma antioksidan kapasitesi 25 gönüllüye (10 erkek, 15 kadın, yaş ortalaması 30±8) 150 mg/gün doz 6 hafta süre ile uygulanarak araştırılmıştır. Plazma antioksidan potansiyelinin, oksijen radikal absorpsiyon kapasitesi tayini ile ölçüldüğünde %40 arttığı bulunmuştur (Devaraj et al., 2002).
Antiinflamatuvar etkisi
Pine Barkün doz-bağımlı antiinflamatuvar etkisi ve kronik inflamatuvar hastalıklardaki terapötik rolü birçok çalışma ile desteklenmiştir. (Maimoona et al., 2011; Gulati, 2015; Devaraj et al., 2002). Reaktif oksijen türleri, hücre hasarına yol açmakla ve dejeneratif süreci başlatmakla kalmaz aynı zamanda nükleer faktör-kappa B (NF- κB) aktivasyonu gibi diğer proinflamatuvar süreçleri de etkilemektedir. Pine Barkün proinflamatuvar sitokinlerin gen ekspresyonu üzerine etkisi ve etki mekanizmasının araştırıldığı bir in vitro çalışmada, NF- κB ve aktivatör protein-1 (AP-1) gibi temel faktörleri inhibe ederek IL-1betayı ve mRNA düzeylerini doz-bağımlı olarak azalttığı ayrıca; forbol,12-miristat,13-asetat ve iyonomisin tarafından indüklenen interlökin (IL)-2 gen ekspresyonunu inhibe ettiği gösterilmiştir (Cho et al., 2001). Deneysel inflamatuvar barsak modeli oluşturulan hayvanlarda Pine Barkün makroskopik hasarı azalttığı, miyeloperoksidaz (MPO) aktivitesini doz-bağımlı azaltarak antioksidan ve antiinflamatuvar etki gösterdiği bildirilmiştir (Mochizuki & Hasegawa, 2004).
Gönüllü bireylerden alınan serum örneklerinde inflamatuvar yanıta aracılık eden prostoglandin gibi kimyasal mediyatör kaskat üretiminden sorumlu enzimlerin (siklooksijenazlar,COX-1 ve COX-2) aktivitelerinin Pine Bark ile inhibe edildiği gösterilmiştir. 300 mg tek doz Pine Bark uygulanan 10 sağlıklı bireyin serum örneklerinde görülen siklooksijenaz enzim inhibisyonu trombosit agregasyonunun inhibisyonuna neden olacağı için antiinflamatuvar etkinin kardiyovasküler hastalıklar ile ilişkisini de açıklamaktadır (Schafer et al., 2006). Bir diğer çalışmada ise yaş aralığı 35-50 olan sağlıklı gönüllülere 5 gün süre ile 150 mg oral yoldan verilen Pine Barkün COX-1 gen ekspresyonunun düzenlenmesi ile ilişkili olan ve lökotrien biyosentezinin azalmasına yol açan COX-2 ve 5-lipoksigenaz (5-LOX) gen ekspresyonunu inhibe ettiği belirtilmiştir. Aynı zamanda fosfolipaz A2 aktivitesi de inhibe olmuştur. Bu bulgular, Pine Barkün insan polimorfonükleer lökositlerindeki antiinflamatuvar yanıtın COX-2 ve 5-LOX gen ekspresyonundan kaynaklandığını göstermektedir (Canali et al., 2009).
Osteoartrit tedavisi ile ilgili yapılan klinik bir çalışmada Pine Barkün semptomları iyileştirdiği gösterilmiştir ve uygulanan osteoartrit tedavisinde bir tedavi seçeneği olarak ileri sürülmektedir (Farid et al., 2007). Pine Barkün antiinflamatuvar etkisine bağlı olarak ağrıyı azaltabileceği düşünülmektedir. Dismonore, migren, kas ve kramp ağrılarında Pine Bark takviyesinin ağrıda belirgin azalma sağladığı klinik olarak tespit edilmiştir (Suzuki et al., 2008; Chayasirisobhon, 2006; Vinciguerra et al., 2006). Antiinflamatuvar etkili Pine Barkün kronik inflamatuvar, kardiyovasküler, otoimmün hastalıkların tedavisinde yeri olabileceği görülmektedir. Pine Barkün alerjik hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini gösteren çalışmalar da vardır. Pine Barkün mast hücrelerinden histamin ve proinflamatuvar sitokinlerin salıverilmesini inhibe ederek immünoglobülin (Ig)-E aracılı alerjik yanıtı önemli derecede azalttığı ortaya konulmuştur. Hem in vivo hem in vitro modellerin kullanıldığı çalışmada, antialerji etki mekanizması mast hücrelerinde NF-κB aktivitesinin ve kalsiyum geri-alımını baskılanması esasına dayanmaktadır (Choi& Yan, 2009). Pine Barkün alerji mevsimi başlamasından en az 5 hafta önce alınması alerjik rinit semptomlarını iyileştirdiği gösterilmiştir (Wilson et al., 2010).
Antigenotoksik etkisi
Pine Barkün genom üzerindeki olumlu etkilerinin in vitro olarak araştırıldığı çalışmada, mutajen olduğu bilenen maddelerin mutajenitelerini önemli ölçüde azalttığı yani antimutajenik bir madde olduğu belirtilmektedir (Krizkova et al., 2008). Sisplatin sitotoksisitesi oluşturulan sıçanlarda 5 gün süre ile 200 mg/kg oral verilen Pine Barkün antioksidan ve antigenotoksik etkisi araştırılmıştır. Araştırma sonucunda sisplatin tarafından indüklenen prooksidan enzimlerin (MPO, ksantin oksidaz), malondialdehit ve nitrik oksit düzeyinin Pine Bark ile normalize edildiği, kromozom hatalarını azalttığı ve mitotik indekslerinin arttırıldığı gösterilmiştir. Bu bulgular, Pine Barkün sisplatin tedavisi ile ilişkilendirilen oksidatif, inflamatuvar ve genotoksik hasara karşı koruyucu olabileceğini düşündürmektedir (Aydın et al., 2011).
Antimikrobiyal etkisi
Prokaryotik ve ökaryotik mikroorganizmalara karşı Pine Barkün antimikrobiyal etkisi araştırılmıştır. Gram (+/-) bakterilere karşı bakteriyostatik etkisi ve Candida gibi ökaryotik mikroorganizmaların gelişimini inhibe ettiği gösterilmiştir. Bu etkiler, Pine Barkün ağız ve cilt sağlığını koruyucu bir madde olarak kabul edilebileceğini düşündürmektedir (Torras et al., 2005). Peptik ülsere neden olan Helicobacter pylori’nin eradikasyonunda antibiyotiklere karşı direnç gelişimi, araştırmacıları alternatif bir tedavi bulmaya yönlendirmiştir. Antimikrobiyal etkileri olduğu düşünülen Pine Barkün gastrik hücrelerde H.pylori üzerine etkisini araştıran bir çalışmada, Pine Barkün doz bağımlı ve anlamlı olarak bakterinin üreme ve gelişimini ve gastrik hücreye adhezyonunu inhibe ettiği gösterilmiştir (Rohdewald & Beil, 2008). Pine Barkün antimikrobiyal etkisinin gıda endüstrisinde doğal koruyucu madde olarak kullanılabileceğini öne süren bir çalışma da bulunmaktadır. Pişmiş kırmızı etteki Staphylococcus aureus’a karşı Pine Barkün bakteri sayısını azalttığı tespit edilmiştir (Kocabaş et al., 2008).
Antiviral etkisi
Pine Barkün viral miyokardit üzerinde hem antiinflamatuvar hem de antiviral etkilerinden dolayı önemli bir etmen olabileceği düşünülmüştür. Viral miyokarditte proinflamatuvar sitokinlerin ekspresyonunu baskılamasından ve viral replikasyonun inhibisyonu ile miyokardiyal nekrozu artırmasından kaynaklandığı in vivo çalışmada belirtilmiştir (Matsumori et al., 2007). İn vitro bir çalışmada, Pine Barkün hücre-içi antioksidan bir protein olan mangan süperoksit dismutaz ekspresyonunu artırarak AIDS’e neden olan HIV-1 (human immunodeficiency virus-1, insan immün yetmezlik virüsü-1) replikasyonunu inhibe ettiği ve virüsün çoğalmasını kontrol edebilen yeni bir anti-HIV-1 ajanı olarak kullanılabileceği, aynı zamanda diğer virüs ile ilişkili hastalıklarda da koruyucu ve tedavi edici değeri olabileceği ileri sürülmüştür (Feng et al., 2008). Karaciğer sirozu ve hepatoselüler karsinoma riskini artıran hepatit C virüsünün replikasyonunun Pine Bark tarafından inhibe edilebileceği hipotezine dayanan in vitro araştırmada, mevcut tedavide kullanılan ilaçlar (interferon-alfa, ribavirin, telaprevirin) ile kombine kullanımının sitotoksisiteyi artırmadan sinerjistik etki gösterdiği, ilaca dirençli hücrelerde bile antiviral etki gösterdiği belirlenmiştir (Ezzikouri et al., 2015)
Antikanser etkisi
Pine Barkün malign ovaryum germ hücreleri için seçici toksik olduğu belirtilmektedir. Ovaryum hücrelerinde yapılan in vitro çalışmada, talk ile indüklenen proliferasyon ve neoplastik dönüşüm sırasında Pine Barkün reaktif oksijen türlerinin üretimini azalttığı, hücre proliferasyonunu azalttığı, neoplazm görülen kolonilerin sayısını azalttığı belirlenmiştir. Bu çalışmaya göre Pine Barkün ovaryum kanser oluşumunu önleyebileceği ileri sürülmüştür (Buzzard & Lau, 2007). Aynı zamanda Pine Barkün seçici bir şekilde göğüs kanseri hücrelerinde (Huynh &Teel, 2000) ve insan promiyeloid lösemi hücrelerinde (Huang et al., 2005) apoptozu arttırdığı gösterilmiştir. Klinik bir araştırmada ise Pine Barkün kemoterapinin ve radyoterapinin neden olduğu yan etkileri azalttığı, kemoterapötik ilacın tolere edilebilirliğini arttırdığı ve hastanede kalım süresini kısalttığı ileri sürülmüştür (Maimoonia et al., 2011; Belcaro et al., 2008a).
Antidiyabetik etkisi
Deneysel ve klinik çalışmalar Pine Barkün tip 2 diyabetli hastalarda glisemik kontrol ve diyabet komplikasyonlarında iyileşme sağlayabileceği bildirilmektedir. Pine Barkün 100 mg/gün konvansiyonel diyabet tedavisinin üç ay boyunca izlendiği klinik araştırmaya göre, düşük glukoz düzeyleri ve endotel işlevlerinde iyileşme olduğu ve bir aylık Pine Bark takviyesinin glikozillenmiş hemoglobin düzeylerini belirgin oranda düşürdüğü belirtilmiştir (Liu et al., 2004). Tip 2 diyabetiklerde artan alfa glukozidaz enziminin Pine Bark etkisi ile azaldığı ve kan glukoz düzeyinin düştüğü in vitro deneyler ile gösterilmiştir. Pine Barkün aktivitesi alfa-glukozidaz inhibitörü olarak bilinen akarboz ile karşılaştırılmıştır. Pine Barkün akarbozdan daha güçlü bir alfa-glukozidaz enzim inhibitörü olduğu gösterilmiştir. Pine Barkün insülin sekresyonu üzerinde bir etkisi bulunmadığı belirtilmiştir (Schafer & Hogger, 2007).
Sağlıklı ve streptozosin ile diyabet modeli oluşturulmuş sıçanlara 10 mg/kg ip olarak 14 gün boyunca Pine Bark uygulandığında, Pine Barkün diyabetik sıçanlarda kan glukoz düzeyini %28 oranında azalttığı gösterilmiştir (Maritim et al., 2003). Diyabet modeli oluşturulan sıçanların karaciğerlerindeki hiperglisemik hasara karşı Pine Barkün koruyuculuğu gösterilmiştir; kontrol grubu ile karşılaştırıldığında Pine Barkün (10 mg/kg va, 4 hafta, ip) sıçanlarda antioksidan savunma mekanizmaları ve histopatolojik bulguları düzenlediği saptanmıştır (Parveen et al., 2010). Diyabetik retinopatili hastalar üzerinde yapılan klinik çalışmalarda Pine Bark ile olumlu sonuçların alın dığı belirtilmiştir. Pine Barkün, damar permeabilitesini azalttığı, nitrik oksit üretimini artırarak kılcal damar direncini artırarak retina içine sızıntıları azalttığı, hasta tarafından toleransının iyi olduğu ve yan etkilerinin çoğunlukla gastrointestinal sistem üzerine olduğu belirtilmiştir. Pine Bark retinopatinin preproliferatif aşamalarının ilerlemesini durdurucu etki gösterdiği belirtilmiştir (Schonlau & Rohdewald, 2002). Pine Barkün retinopatinin erken evrelerinde mikrosirkülasyonu arttırarak ve retinal ödemi azaltarak diyabetik retinopatiyi azalttığı ve görme üzerinde yararlı olabileceği ileri sürülmüştür (Steigerwalt, 2009).
Streptozosin ile indüklenen diyabetik sıçanlarda, 14 gün boyunca 10 mg/kg ip Pine Barkün diyabetik hayvanlarda katarakt oluşumunu azalttığı, retina glutatyon peroksidaz ve glutatyon redüktaz enzim işlevlerini artırdığı gösterilmiştir. Pine Barkün diyabetik retinopati ve katarakt tedavisinin seyrinde önemli rol oynayabileceği ileri sürülmüştür (Kamuren, 2006).
Böbrek tübül hücrelerinde yüksek doz glukoz ile oluşturulan oksidatif stresin ve inflamasyonun Pine Barkün antioksidan, antiinflamatuvar ve antiapoptotik etkileri ile baskılandığı ve apoptozu düzenlediği belirtilmiştir. Diyabetik nefropatiye karşı Pine Barkün umut verici bir madde olabileceği ve daha fazla çalışma ile desteklenmesi gerektiği ortaya konmuştur (Kim et al., 2011).
Pine Barkün mikrosirkülasyonu arttırdığı için diyabetik ülserde yararlı olabileceği düşünülmektedir. Diyabetik ülserde Pine Barkün lokal ve sistemik uygulama yolları ile toplam 30 hasta üzerinde etkileri incelenmiştir. Araştırma sonucunda ülserli bölgedeki semptomların giderilmesi açısından özellikle lokal ve sistemik uygulamanın birlikte uygulandığı kontrollü klinik çalışmada olumlu sonuçlar kaydedilmiştir (Belcaro et al., 2006a).
Cesarone ve arkadaşları tarafından 4 hafta süreyle oral olarak 150 mg/gün Pine Bark verilen diyabetik mikroanjiyopati hastalarında özellikle diyabetik mikroanjiyopatideki ödem üzerinde etkili olduğu bildirilmiştir (Cesarone et al., 2006).
Kan glukoz düzeyinin yüksek seyretmesi kardiyovasküler hastalıklar açısından da risk oluşturmaktadır. Pine Barkın diyabetik sıçanların kalplerinde Pine Barkün biyometrik ve hemodinamik parametrelerde farmakolojik olarak etkili olduğu, elektriksel parametrelerde anlamlı bir değişiklik tespit edilemediği bildirilmiştir (Kralova et al., 2015). Pine Bark takviyesinin diyabetiklerde kardiyovasküler risk faktörlerini azaltabileceği ve kardiyovasküler rahatsızlığı olan diyabetik hastalarda antihipertansif ilaç kullanımını azaltabileceği aynı zamanda da diyabeti kontrol altına alabileceği hipotezine dayanarak yapılan klinik çalışma sonuçlarında bu hipotezlerin doğrulandığı belirtilmiştir (Zibadi et al., 2008).
Kardiyovasküler sistem üzerine etkisi
Pine Barkün hücre içi glutatyon peroksidaz, disülfid redüktaz, süperoksit dizmutaz (SOD) ve katalaz aktivitesini arttırarak serbest oksijen radikallerini süpürücü etkisi ile kardiyovasküler hastalıklarda damar endotelinde hasar oluşmasını önlediği ileri sürülmektedir (Wei et al., 1997). Pine Bark, inflamatuvar bölgede lökosit alımında rol oynayan ve vasküler hastalıkların gelişimine de katkıda bulunan vasküler hücre adezyon molekülünü (VCAM)-I ve hücrelerarası adezyon molekülü (ICAM)-I inhibe ettiği de gösterilmiştir (Peng et al., 2000). Ayrıca Pine Barkün, insanlarda endotelyal nitrik oksit sentazı aktive ederek endotelyal nitrik oksit salıverilmesine bağlı vazodilatatif etki gösterdiği belirtilmektedir. Pine Barkün endotel bağımlı vazodilatasyon üzerine etkileri randomize, çift kör, plasebo kontrollü 16 sağlıklı gönüllü birey ile değerlendirilmiştir. 180 mg/gün Pine Barkün 2 hafta süre ile kullanımının plasebo ile kıyaslandığında vazodilatasyonu arttırdığı gösterilmiştir (Nishioka et al., 2007). Bir diğer çalışmada, Pine Barkün 4 mg/kg i.v. olarak uygulandığı sıçanlarda anjiyotensin dönüştürücü enzimi inhibe ederek kan basıncını düşürdüğü gösterilmiştir (Blazsó et al., 1996).
Pine Barkün, asetilsalisilik asit ile platelet agregasyonunun inhibe edilmesinde sinerjistik etki gösterdiği in vitro olarak gösterilmiştir (Golanski et al., 2006). Ayrıca kardiyovasküler rahatsızlığı olan bireylerde Pine Bark takviyesinin platelet agregasyonunu belirgin olarak azalttığı ve mikrosirkülasyon geliştirdiği belirtilmiştir (D’Andrea, 2010; Wang et al., 1999).
Sigara kullanımının kan basıncını ve kanın pıhtılaşma eğilimini artırarak koroner kalp hastalığı için bir risk teşkil ettiği bilinmektedir. Pine Barkün sigaranın platelet reaktivitesi üzerindeki etkiyi azalttığı iki çalışmada gösterilmiştir. Çalışmalardan birinde 23 sigara içicisine (günde 15 adetten fazla) verilen 100 mg Pine Barkün sigara ile indüklenen platelet agregasyonunda 500 mg aspirin ile eşdeğer etki görülmüştür. Diğer çalışmada ise 16 sigara içicisine verilen 125 mg Pine Barkün platelet agregasyonunu kısmen azalttığı, kan basıncı ve kalp atım hızına etki etmediği belirtilmiştir (Putter et al., 1999).
Pine Barkün platelet (TROMBOSİT) üzerindeki kronik etkilerinin değerlendirildiği bir diğer klinik araştırmada, 5 yıldan uzun süredir günde 15 adetten fazla sigara içen 4 kişi ile 16 sigara içmeyen birey karşılaştırılmıştır. Her iki grup da 8 hafta boyunca 200 mg/gün Pine Bark kullanmıştır. Çalışma sonunda ilk sigaradan 3 saat önce alınan Pine Barkün platelet (TROMBOSİT) reaktivite indeksini sigara içmeyenlerle karşılaştırıldığında önemli derecede azalttığı belirlenmiştir. (Araghi et al., 1999)
Arteriosklerotik plaklar ve trombozlar ile karakterize aterosklerozda, Pine Barkün güçlü antioksidan etkisinin yanı sıra nitrik oksit (NO) sentaz ile endotel bağımlı vazodilatör etkisi ile endotel işlevlerinde iyileşme sağlanmaktadır (Maimoona et al., 2011; Nishioka et al., 2007). Pine Bark ile aterosklerozun önlenmesi vasküler olayların kontrolünde önemlidir. Pine Barkün ateroskleroza karşı koruyucu etkisinin daha ileri ve kontrollü insan çalışmaları ile desteklemek gerekmektedir.
Antihipertansif (YÜKSEK TANSİYON) ilaçların neden olduğu ödemin önlenmesi üzerinde Pine Barkün etkisi klinik olarak değerlendirilmiştir. Pine Barkün kalsiyum kanal antagonisti nifedipinin ve anjiyotensin dönüştürücü enzim blokörü ilaçların neden olduğu ödem üzerinde yararlı etkisi gösterilmiştir. Hipertansif hastalarda uzun dönem hasarı önlediği, Pine Barkün antihipertansif ilaçların daha düşük doz kullanılmasını sağladığı bildirilmiştir. Dolayısı ile (YÜKSEK TANSİYON) ilacın yan etkisini bu yönü ile de azaltmaktadır. Örneğin anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörlerinin yaptığı kuru öksürüğün Pine Bark ile belirgin şekilde azaldığı gözlenmiştir (Belcaro et al., 2006b). Yapılan bir klinik çalışmada Pine Barkün kronik venöz yetmezlik komplikasyonlarını azalttığı ve tolere edilebilirliğinin iyi olduğu gösterilmiştir (Cesarone et al., 2010).
Pine Barkün plazma LİPİT seviyeleri üzerine etkilerini inceleyen klinik bir çalışmada 6 hafta boyunca 150 mg/gün Pine Bark verilen 25 gönüllüde düşük yoğunluklu lipoproteini (LDL)’yi önemli oranda (%7) azalttığı ve yüksek yoğunluklu lipoproteini (HDL)’yi önemli oranda (%10.4) arttırdığı, kolesterol ve trigliserit düzeyine belirgin etkisinin olmadığı görülmüştür (Deveraj et al., 2002). Sistematik bir derleme çalışmasında ise Pine Barkün dislipidemi üzerinde anlamlı bir etki göstermediği, ancak lipit profilini olumsuz etkilemediği bildirilmiştir (Sahebkar, 2013).
NİTRİK OKSİT sentez aktivitesi engellenerek kalp yetmezliği oluşturulan farelerde 300 mg/kg Pine Bark oral olarak 4 hafta uygulandığında hipertansiyon ve kardiyak hipertrofiyi belirgin oranda azalttığı gösterilmiştir. Bu etkinin MMP-9’un gen ekspresyonu ve aktivitesinin azaltılması ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu sonuçlar, Pine Barkün kalp yetmezliği olan hastalarda MMP aktivitesini ve ekspresyonunu düzenleyerek ve kardiyak kollajen degradasyonunu azaltarak kardiyak doku hasarının sınırlandırılmasında yararlı olabileceğini göstermektedir (Zibad et al., 2007).
Pine Barkün yapısındaki zengin prosiyanidin içeriği sayesinde güçlü antioksidan özelliği ile kardiyovasküler hastalıklarda koruyucu ve düzenleyici olarak kullanılabileceği bildirilmektedir (Devaraj et al., 2002; Zibadi et al., 2008). Kardiyovasküler hastalıklar üzerinde Pine Barkün koruyucu etkisinin ve altında yatan mekanizmalarının aydınlatılması için daha kapsamlı çalışmaların gerekli olduğu görülmektedir.
Karaciğer üzerine etkisi
Hepatotoksik olduğu bilinen karbon tetraklorüre maruz kalan sıçanlarda Pine Barkün akut hepatotoksisiteyi azalttığı gösterilmiştir. Çalışmada i.p. yoldan 14 gün süre ile Pine Barkün farklı dozlarının (10mg/ kg ve 20 mg/kg) ardından tek doz karbon tetraklorür (1.25 mg/kg) uygulanmıştır. Karbon tetraklorür ile önemli derecede indüklenen aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT) konsantrasyonları, hepatik lezyonlar ve oksidatif hasarın Pine Bark ile doz-bağımlı olarak belirgin şekilde azaltıldığı belirlenmiştir (Yang et al., 2008). Diğer bir çalışmada yağ oranı yüksek diyet uygulanan sıçanların diyetlerine eklenen Pine Barkün serum AST ve ALT düzeylerinde belirgin azalmaya neden olduğu kaydedilmiştir (Mei et al., 2012).
Sıçanlarda sisplatin ile indüklenen hepatotoksisite ve oksidatif strese karşı Pine Barkün koruyucu etkisinin araştırıldığı çalışmada ise Pine Barkün sisplatinin neden olduğu histopatolojik lezyonlarının ve aminotransferaz düzeylerinin artmasını engellediği bildirilmiştir (Ko et al., 2014).
Sinir sistemi üzerine etkisi;
Pine Bark gibi güçlü antioksidan etkiye sahip maddelerin oksidatif stres ile ilişkili nörodejeneratif durumları düzeltebileceği düşünülmektedir (Maimoona et al., 2011). Alzheimer’a neden olduğu düşünülen nöron apoptozunun Pine Bark tarafından azaltıldığı in vitro bir çalışmada gösterilmiştir (Peng et al., 2002).
Hiperaktivite ve dikkat eksikliği sendromu olan çocuklarda adrenalin ve noradrenalin düzeylerinin normal çocuklara göre yüksek olduğu bilinmektedir. Pine Bark ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite tedavisi alan çocuklarda katekolamin düzeylerinin normal düzeye geldiği ve hiperaktivitenin azaldığı görülmüştür. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite olan 57 çocuğa (47 erkek, 10 kız, 6-14 yaşlarında) 1 ay süre ile 1 mg/ kg Pine Bark uygulanmasında dopamin seviyesinde istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş belirlenmiştir (Dvorakova et al., 2007).
Solunum yolu hastalıkları üzerine etkisi
Pine Barkün 5-LOX ekspresyonunu inhibe etmesi ve bunun sonucu olarak lökotrien düzeylerini düşürmesi ve ayrıca antiinflamatuvar etkiye sahip olması nedeniyle astımlı bireylerde tedaviyi destekleyebileceği düşünülmektedir. Astım hastalarında yapılan çift-kör plasebo kontrollü klinik çalışma sonucunda günlük 100 mg (2x50 mg) Pine Bark takviyesi alan hastalarda astım semptomlarında ve solunum işlevlerinde iyileşme görülürken plazma lökotrien konsantrasyonunda azalma gösterilmiştir. Yapılan çalışmada Pine Barkün ilaca olan ihtiyacı azalttığı ve astım semptomlarını düzeltebildiği belirtmiştir (Belcaro et al., 2011; Hosseini et al., 2001).
Üreme sistemi üzerine etkisi
Pine Barkün reaktif oksijen türleri aracılığıyla bozulan sperm morfolojisi ve işlevlerinde düzenleyici etkiye sahip olduğu gösterilmiştir. Klinik bir araştırmada subfertil 19 bireyde 90 gün boyunca 200 mg/ gün Pine Bark uygulamasının sperm yapısına etkisi incelenmiştir. Pine Barkün sperm morfolojisinde, istatistiksel olarak anlamlı, %38 bir gelişme ve mannoz bağlanma testinde %19’luk bir artış belirlenmiştir. Sperm sayısında değişiklik gözlenmemiştir. Bu sonuçlar Pine Barkün erkeklerin doğurganlık durumunu olumlu etkileyebileceğini düşündürmektedir (Roseff, 2002).
L-arjinin ve Pine Bark kombininin sperm kalitesini artırıcı etkiye sahip olduğu, aynı zamanda hafif ve orta derece erektil disfonksiyonun tedavisinde bir alternatif olabileceği düşünülmektedir. Pine Bark endotelyal nitrik oksit sentaz (e-NOS) aktivasyonuna bağlı nitrik oksit üretimini arttırarak vazodilatasyon ile erektil disfonksiyonunda etkili bulunmuştur. Artan nitrik oksit, siklik guanozin monofosfat (cGMP) üretmek üzere guanilat siklazı aktive eder, G sinyal yolu cGMP protein kinaz ise sperm motilitesinde artışa yol açmaktadır. Pine Bark ile L-arjinin birlikte kullanımının testesteron seviyesini ve seksüel aktiviteyi artırabildiği bildirilmiştir. L-arjinin (690 mg) ve Pine Bark (60 mg) kullanılarak sağlıklı gönüllüler üzerinde yapılan klinik çalışmada sperm ve erektil işlevleri üzerinde olumlu etkiler gözlenmiştir. Pine Barkün diğer bir olumlu etkisi ise iNOS inhibisyonudur. Bu enzimin aşırı ekspre olması spermlerin oksidatif hasara uğramasına dolayısıyla sperm morfolojisinin bozukluğuna, oligo-asteno-teratozoospermi sendromuna, yol açmaktadır. Bu kombinasyonun oligo-asteno-teratozoospermi kaynaklı infertilitede, bir yan etkiye neden olmadan, etkili olduğu gösterilmiştir (Kobori et al., 2015).
Kohama ve arkadaşları endometriozis tedavisinde kullanılan gonadotropin salıveren hormon agonistine bir alternatif olarak Pine Barkü etkili bulmuşlardır ( Kohama et al., 2007).
Perimenapozal dönemde olan kadınlar üzerinde yapılan çalışmalarda, yan etkiye sebebiyet vermeden klimakterik semptomları giderdiği belirtilmiştir (Yang et al., 2007).
Cilt üzerindeki etkisi
Pine Barkün güçlü antioksidan özelliği ile cildi UV radyasyondan koruduğuna dair bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Pine Barkün hiperpigmentasyonu azalttığı ve cildin bariyer işlevini, hücre dışı matriks homeostazını koruduğu da belirtilmektedir (GretherBeck et al., 2016).
Pine Bark, tirozinaz aktivitesine ve melanin biyosentezine etkisinin araştırıldığı B16 melanoma hücreleri üzerinde yapılan çalışmada, Pine Barkün serbest radikalleri (peroksinitrit, süperoksit, nitrik oksit, hidroksil radikali) baskıladığı ve indirgenmiş glutatyon/oksitlenmiş glutatyon oranını upregüle ettiği ve ayrıca antitirozinaz etki gösterdiği ve melanin biyosentezini inhibe ettiği gösterilmiştir. Pine Bark antimelanojenik etki gösterdiği bildirilmişitir (Kim et al., 2008).
Pine Barkün sıçanlar üzerinde doz-bağımlı yara iyileşme zamanını ve skar çapını azalttığı gösterilmiştir (Blazso et al., 2004). Klinik çalışmalarda oksidatif stres ile indüklenen dermotozların topikal tedavisinde de etkili olabileceği bildirilmektedir (D’Andrea, 2010).
Pine Bark Toksisitesi
Akut-subakut toksisitesi
Pine Bark az toksik olarak kabul edilmektedir. Fare, sıçan ve domuzlarda oral uygulama sonrasında LD50 değerleri 14 farklı akut toksisite testinin sonucunda popülasyonun %50’sinde ölüm meydana getiren doz (LD50) değerlerinin 1000-4000 mg/kg arasında değiştiği bildirilmiştir. Oral uygulamada yan etki gözlenmeyen doz (No observed adverse effect level, NOAEL) değeri 100 mg/kg/gün olarak belirlenmiştir (Rohdewald, 2005a).
Kronik toksisitesi
Kronik toksisite testlerinde sıçanlara 2000 mg/kg/ gün doza kadar oral uygulamanın klinik olarak anlamlı herhangi bir değişikliğe (görsel, biyokimyasal veya davranışsal) yol açmadığı bildirilmiştir (Oliff, 2010; Rodhewald, 2005b).
Genotoksisitesi
Toksisite testlerine ve klinik çalışmalara göre Pine Barkün güvenli doğal bir ürün olduğu ortaya konmaktadır (Rohdewald, 2005c). Pine Barkün in vivo fare kemik iliği hücrelerinde Ames ve mikronükleus testleri ile ayrıca in vitro insan lenfositlerinde kromozom aberasyon testi ile mutajenitesi araştırılmıştır. Pine Barkün mutajenik olmadığı belirtilmiştir (Oliff, 2010; Rodhewald, 2005b). Çin hamster over hücrelerinde nötral kırmızı boya geri alım testi ile 24 saatlik maruziyette Pine Barkün sitotoksisitesi araştırıldığında Pine Barkün 150 μg/ml’e kadar sitotoksik etki göstermediği, ancak bu konsantrasyon üzerinde sitotoksisite başladığı ve 300 μg/ml konsantrasyonunda %50’nin altında canlılık tespit edildiği bildirilmiştir (Taner et al., 2013). Pine Barkün 150 μg/ml’ye kadar genotoksik etki göstermediği bildirilirken, 600 μg/ml’ye kadar insan lenfositlerinde kromozomal aberasyonlara neden olmadığı belirtilmiştir (Rohdewald, 2005c; Taner et al., 2013). Fare kemik iliği kullanılarak yapılan mikroçekirdek testi sonuçlarına göre 1500 mg/kg Pine Barkün kromozom anormalliği göstermediği bildirilmiştir (Rohdewald, 2005c). Bu çalışmalar, Pine Barkün mutajenik ve genotoksik olmadığını göstermektedir. Ayrıca birçok çalışmada Pine Barkün genotoksik hasara karşı koruyucu rolü olduğu belirtilmektedir. Chovanova ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda kontrol grubu ile kıyasla 8-okso-7,8-dihidroguanin (8-oksoG) konsantrasyonlarının arttığı belirtilmiştir. Pine Bark takviyesi kullanan çocuklarda 8-oksoG düzeylerinin önemli ölçüde azalmasının Pine Barkün DNA’yı hasardan koruduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebileceğini göstermektedir (Chovanova et al., 2006).
Üreme toksisitesi
Fare, sıçan ve domuzlarda yapılan 6 üreme toksisite çalışmasına göre herhangi bir teratojenik etki, perinatal toksisite ya da infertilite üzerine olumsuz bir etki göstermediği bildirilmiştir (Rohdewald, 2005a). Siklofosfamit ile indüklenen embriyo-fetal gelişim toksisitesine karşı Pine Barkün koruyucu rolü sıçanlar üzerinde gösterilmiştir. Siklofosfamit uygulaması ile sıçanlarda fötal ve plasental ağırlıkta azalma ve fetal malformasyonda artma gözlenmiştir. Ayrıca sıçanlara gebelik süresince uygulanan Pine Barkün siklofosfamit tarafından indüklenen embriyo-fetal gelişimsel toksisitede olumlu etkilere yol açtığı gözlenmiştir (Kim et al., 2012). Pine Barkün oksidatif stres ile uyarılan çeşitli teratojenik etkenlere karşı koruyucu bir madde olabileceği düşünülmektedir.
Duyarlılık reaksiyonları
Tavşanlarda deri ve göz tahriş testleri ve domuzlarda temas aşırı duyarlılık testinde Pine Barkün irritan olmadığı gösterilmiştir. Gönüllü insanlarda patch-oklüzyon testinde deri irritasyonu gözlenmediği bildirilmiştir (Rohdewald, 2005a).
Riskli dönemlerde kullanımları
Gebelikte Pine Bark için bildirilen herhangi bir kontrendikasyon belirtilmemiştir. Toksikolojik çalışmalarda mutajenik, teratojenik ve perinatal toksisite bulguları görülmemiştir. Fakat genel bir yaklaşım prensibi olarak gebeliğin ilk trimestrinde kullanılmaması önerilmektedir (Rohdewald, 2005a; 2002; Oliff, 2010). Hamilelik ve emzirme döneminde ve 6 yaş altındaki çocuklarda Pine Bark kullanımının güvenilirliliği hakkında yeterli bilgi mevcut olmadığından dolayı kullanımı önerilmemektedir (Gulati, 2015).
Pine Barkün güvenliliğinin değerlendirilmesi
Pine Barkün gıdalarda kullanımına ilişkin klinik güvenlilik ve preklinik toksikolojik değerlendirilmesine dayanarak, bağımsız toksikoloji uzmanları tarafından “Genellikle Güvenli Kabul Edilir, GRAS, Generally recognized as safe” kabul edilmektedir (Maimonia et al., 2011; Oliff, 2010; Gulati, 2015).
Pine Barkun istenmeyen etkilerine dair yapılan çalışmalarda uzun sürede güvenli ve etkin olduğu, oldukça yüksek dozlarda bile ciddi bir akut veya kronik toksisiteye neden olmadığı belirtilmiştir (Rohdewald, 2005a; Kim et al., 2012).
2010 yılında yayınlanan bilimsel ve klinik bir monografta; Pine Barkün uzun dönemde 20-100 mg’lık dozlarda ve kısa dönemde 100-300 mg dozlarda kullanımının toksik olmadığı kabul edilmektedir (Maimonia et al., 2011; Oliff, 2010). Pine Barkün insanlarda 100-200 mg/günlük dozunun güvenli olabileceği öngörülmektedir (Li et al., 2015).
Sağlıklı ve hasta bireylerden oluşan toplamda 5723 kişinin bulunduğu yaklaşık 70 klinik çalışmadan elde edilen verilere dayanarak Pine Barkün güvenilir olduğu ileri sürülmektedir. Klinik çalışmalarda Pine Barkün günlük dozunun (80 mg/gün ortalama dozda, 30-450 mg/gün doz aralığında, 4665 kişi) advers etki oranı % 2.4 olarak, sağlıklı kişilerde (2116 kişi) bu oran %0.19 olarak belirlenmiştir. Bu klinik çalışmaların ortak sonucunda kullanım süresi ya da dozunun yan etki ile ilişkili olmadığı sonucuna varılmıştır (Maimonia et al., 2011; Oliff, 2010; Rohdewald, 2005b).
Klinik araştırmaların sonucunda Pine Barkün en sık rastlanan yan etkisinin gastrointestinal rahatsızlıklar olduğu ve yemekle birlikte ya da yemekten sonra alımında bu yan etkinin görülmediği belirlenmiştir (Oliff, 2010; Rohdewald, 2005b). Bunun yanı sıra baş dönmesi, baş ağrısı ve bulantı da sık bildirilen yan etkilerdendir (Oliff, 2010). Bu yan etkiler hafif şiddetli bulunmuştur. Pine Barkün daha yüksek dozlarında bile ciddi yan etki göstermediği belirtilmiştir (Maimonia et al., 2011; Oliff, 2010; Rohdewald, 2005b).
Pine Barkün normotansif bireylerde kan basıncı ve kalp atım hızı, 4 klinik araştırma (kişi sayısı: 185) ile değerlendirildiğinde anlamlı bir değişikliğe yol açmadığı belirtilmiştir (Oliff, 2010).
Avrupa ve Asya’da 2002-2005 yılları arasında Pine Bark kullanan binlerce bireylerde 3 ürtiker, 1 baş ağrısı, 1 mide bulantısı, 1 egzama ve diyare vakası belirlenmiştir. Sonuç olarak, 1970 yılında Avrupa’da piyasaya sürülen Pine Barkün kullanımı ile ilgili ciddi bir advers etki bildirilmemiştir (Oliff, 2010). Genellikle yetişkin veya geriyatrik popülasyon tarafından kullanılan Pine Barkün diğer ilaçlar ile, alkol ve besinler ile birlikte alınmasına bağlı olarak bildirilen bir etkileşme bildirilmemiştir. Aspirin kullanan hastalarda Pine Barkün alınması protrombin zamanını (INR)’yi etkilememiştir (Oliff, 2010; Gulati, 2015).
Kardiyovasküler bozukluğu olan 40 hastada 2 ay süre ile günde 300 mg kullanılan Pine Barkün herhangi bir yan etkiye neden olmadığı ve güvenle kullanılabileceği bildirilmiştir (Arcangeli, 2000).
Diz osteoartriti olan 156 kişi ile yapılan klinik çalışmada Pine Barkün üç ay boyunca kullanımının plasebo ile kıyasla bir yan etkiye yol açmadığı, aksine tedavide kullanılan nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçların neden olduğu gastrointestinal rahatsızlıklara yol açmadan semptomatik tedavide güvenle kullanılabileceği belirtilmiştir (Belcaro et al., 2008b).
Klinik çalışmalarda Pine Barkün 40-100 mg/gün ya da 1 mg/kg va doz aralığında kahvaltı ile birlikte alınması önerilmektedir (Rohdewald, 2005a).
SONUÇ
Birçok çalışmada oksidatif stres ile ilişkili kanser, diyabet, inflamatuvar hastalıklar, kardiyovasküler hastalıklar, solunum yolu hastalıkları, immün sistem hastalıkları gibi birçok patolojik durumda Pine Barkün faydalı olabileceği bildirilmektedir. Pine Barkün intraselüler antioksidan koruma sistemlerini düzenleyerek başta oksidatif hasarda temel hedef olan lipit, protein ve DNA olmak üzere tüm biyomolekülleri oksidatif hasara karşı koruduğu bildirilmektedir.
Pine Barkün gıda takviyesi olarak kullanımının güvenli olduğu görülmektedir. Pine Barkün insanlarda 100-200 mg/günlük dozunun güvenli olabileceği öngörülmektedir. Pine Bark oksidatif strese bağlı birçok hastalığın tedavisinde ve önlenmesi açısından tedavide destekleyici bir alternatif olarak düşünülmektedir. Birçok hastalığın temelinde yatan oksidatif hasarın güçlü antioksidan özellikli Pine Bark aracılığı ile azaltılabileceği ve birçok hastalığın tedavisinde olumlu etkileri nedeniyle yeni ilaç sistemlerinde kullanılabileceği görülmektedir.
Pine Bark üzerine yapılan çalışmalar Pine Barkün terapötik etkisinin desteklemektedir. Bu etkilerinin altında yatan mekanizmaların daha iyi aydınlatılması için ileri düzeyde çalışmaların yapılması gerektiği görülmektedir. Yüksek dozlarında ve uzun süreli tüketimine bağlı oluşabilecek toksik etkileri göz ardı edilmemelidir. Pine Barkün hamilelik ve süt verme döneminde, çocuklarda kullanımının güvenli olduğuna dair çalışmalar yeterli değildir. İlaç etkileşmeleri açısından da yeterli çalışmaların bulunmadığı görülmektedir. Klinik ve epidemiyolojik çalışmalarla Pine Barkün etkilerinin desteklenmesi ve ayrıca tüketime bağlı geri bildirimler önem taşımaktadır.

KAYNAKLAR
Ansari, M.A., Keller, J.N., Scheff, S.W. (2008), Protective effect of Pycnogenol in human neuroblastoma SH-SY5Y cells following acrolein-induced cytotoxicity, Free Radical Biology and Medicine, 45 (11), 1510-9
Araghi, N.M., Hosseini, S., Larson, D.F., Rodhewald, P., Watson, R.R. (1999), Pine bark extract reduces platelet aggregation, Internal Medicine, 2 (2), 73- 77.
Arcangeli, P. (2000), Pycnogenol in chronic venous insuffiency, Fitoterapia, 71, 236-244.
Aydin, B., Unsal, M., Sekeroglu, Z.A., Gulbahar, Y. (2011), The antioxidant and antigenotoxic effects of pycnogenol® on rats treated with cisplatin, Biological Trace Element Research, 142 (3), 638-50.
Belcaro, G., Cesarone, M.R., Errichi, B.M., Ledda, A., Di Renzo, A., Stuard, S. et al. (2006a), Diabetic ulcers: microcirculatory improvement and faster healing with pycnogenol, Clinical and Applied Thrombosis/Hemostasis, 12 (3), 318-23.
Belcaro, G., Cesarone, M.R., Errichi, S., Zulli, C., Errichi, B.M., Vinciguerra, G., et al. (2008b), Treatment of osteoarthritis with Pycnogenol. The SVOS (San Valentino Osteo-arthrosis Study) evaluation of signs, symptoms, physical performance and vascular aspects, Phytotherapy Research, 22 (4), 518-23.
Belcaro, G., Cesarone, M.R., Genovesi, D., Ledda, A., Vinciguerra, G., Ricci A., et al. (2008a), Pycnogenol may alleviate adverse effects in oncologic treatment, Panminerva Medica, 50 (3), 227-34.
Belcaro, G., Cesarone, M.R., Ricci, A., Cornelli, U., Rodhewald, P., Ledda, A., et al. (2006b), Control of edema in hypertensive subjects treated with calcium antagonist (nifedipine) or angiotensinconverting enzyme inhibitors with Pycnogenol, Clinical and Applied Thrombosis/Hemostasis, 12 (4), 440-4.
Belcaro, G., Luzzi, R., Cesinaro, D.R.P., Cesarone, M.R., Dugall, M., Feragalli, B. et al. (2011), Pycnogenol improvements in asthma management, Panminerva Med, 53 (3 Suppl 1), 57-64.
Blazsó, G., Gábor, M., Schönlau, F., Rohdewald, P. (2004), Pycnogenol® accelerates wound healing and reduces scar formation, Phytotherapy Research, 18 (7), 579-581.
Blazso, G.R., Gaspar, R., Gabor, M., Rueve, H.J., Rohdewald, P. (1996), ACE inhibition and hypotensive effect of procyanidins containing extract from the bark of Pinus pinaster sol. Pharmaceutical and Pharmacological Letters, 6 (1), 8-11.
Buz’Zard, A.R., Lau, B.H. (2007), Pycnogenol reduces talc-induced neoplastic transformation in human ovarian cell cultures, Phytotherapy Research, 21 (6), 579-86.
Canali, R., Comitato, R., Schonlau, F., Virgili, F. (2009), The anti-inflammatory pharmacology of Pycnogenol in humans involves COX-2 and 5-LOX mRNA expression in leukocytes, International Immunopharmacol, 9 (10), 1145-9.
Cesarone, M.R., Belcaro, G., Rohdewald, P., Pellegrini, L., Ledda, A., Vinciguerra, G., et al. (2010), Improvement of signs and symptoms of chronic venous insufficiency and microangiopathy with Pycnogenol: a prospective, controlled study, Phytomedicine, 17 (11), 835-9.
Cesarone, M.R., Belcaro, G., Rohdewald, P., Pellegrini, L., Ledda, A., Vinciguerra, G., et al. (2006), Improvement of Diabetic Microangiopathy With Pycnogenol(R): A Prospective, Controlled Study, Angiology, 57 (4), 431-6.
Chayasirisobhon, S. (2006), Use of a pine bark extract and antioxidant vitamin combination product as therapy for migraine in patients refractory to pharmacologic medication, Headache, 46 (5), 788-93.
Cho, K.J., Yun, C.H., Chung, A.S. (2001), Inhibition mechanisms of bioflavonoits extracted from the bark of Pinus maritima on the expression of proinflammatory cytokines, Annals of the New York Academy of Sciences, 928, 141-56.
Choi, Y.H., Yan, G.H. (2009), Pycnogenol inhibits immunoglobulin E-mediated allergic response in mast cells, Phytotherapy Research, 23 (12), 1691-5.
Chovanova, Z., Muchova, J., Sivonova, M., Dvorakova, M., Zitnanova, I., Waczulikova, I., et al. (2006), Effect of polyphenolic extract, Pycnogenol, on the level of 8-oxoguanine in children suffering from attention deficit/hyperactivity disorder, Free Radical Research, 40 (9), 1003-10.
D’Andrea, G. (2010), Pycnogenol: A blend of procyanidins with multifaceted therapeutic applications?, Fitoterapia, 81 (7), 724-36.
de Moraes Ramos, F.M., Schonlau, F., Novaes, P.D., Manzi, F.R., Boscolo, F.N., de Almeida, S.M. (2006), Pycnogenol protects against Ionizing radiation as shown in the intestinal mucosa of rats exposed to X-rays, Phytotherapy Research, 20 (8), 676-9.
Deveraj, S., Vega-Lopez, S., Kaul, N., Schonlau, F., Rohdewald, P., Jialal, I. (2002), Supplementation with a pine bark extract rich in polyphenols increases plasma antioxidant capacity and alters the plasma lipoprotein profile, Lipids, 37 (10), 931- 934.
Duweler, K.G., Rohdewald, P. (2000), Urinary metabolites of French maritime pine bark extract in humans, Pharmazie, 55 (5), 364-8.
Dvorakova, M., Jezova, D., Blazicek, P., Trebaticka, J., Skodacek, I., Suba, J., et al. (2007), Urinary catecholamines in children with attention deficit hyperactivity disorder (ADHD): modulation by a polyphenolic extract from pine bark (pycnogenol), Nutritional Neuroscience, 10 (3-4), 151-7.
Ezzikouri, S., Nishimura, T., Kohara, M., Benjelloun, S., Kino, Y., Inoue, K., et al. (2015), Inhibitory effects of Pycnogenol® on hepatitis C virus replication, Antiviral Research, 113, 93-102.
Farid, R., Mirfeizi, Z., Mirheidari, M., Rezaieyazdi, Z., Mansouri, H., Esmaelli, H., et al. (2007), Pycnogenol supplementation reduces pain and stiffness and improves physical function in adults with knee osteoarthritis, Nutrition Research, 27 (11), 692-7.
Feng, W.Y., Tanaka, R., Inagaki, Y., Saitoh, Y., Chang, M.O, Amet, T. et al. (2008), Pycnogenol, a procyanidin-rich extract from French maritime pine, inhibits intracellular replication of HIV-1 as well as its binding to host cells, Japanese Journal of Infectious Diseases, 61 (4), 279-285.
Frontela-Saseta, C., Lopez-Nicolas, R., GonzalezBermudez, C.A., Peso-Echarri, P., Ros-Berruezo, G., Martinez-Gracia, C., et al. (2011), Evaluation of antioxidant activity and antiproliferative effect of fruit juices enriched with Pycnogenol(R) in colon carcinoma cells. The effect of in vitro gastrointestinal digestion, Phytotherapy Research, 25 (12), 1870-5.
Gandin, V., Nystrom, C., Rundlof, A.K., JonssonVidesater, K., Schonlau, F., Horkko, J., et al. (2009), Effects of the antioxidant Pycnogenol on cellular redox systems in U1285 human lung carcinoma cells, the Federation of European Biochemical Societies Journal, 276 (2), 532-40.
Golanski, J., Muchova, J., Golanski, R., Durackova, Z., Markuszewski, L., Watala, C. (2006), Does pycnogenol intensify the efficacy of acetylsalicylic acid in the inhibition of platelet function? In vitro experience, Postępy Higieny i Medycyny Doświadczalnej (Advances in Hygiene and Experimental Medicine), 60, 316-321.
Grether-Beck, S., Marini, A., Jaenicke, T., Krutmann, J. (2016). French Maritime Pine Bark Extract (Pycnogenol(®)) Effects on Human Skin: Clinical and Molecular Evidence, Skin Pharmacology and Physiology, 29 (1), 13-7.
Grimm, T., Chovanova, Z., Muchova, J., Sumegova, K., Liptakova, A., Durackova, Z., et al. (2006b), Inhibition of NF-kappaB activation and MMP9 secretion by plasma of human volunteers after ingestion of maritime pine bark extract (Pycnogenol), Journal of Inflammation (London), 3 (1), 1-6.
Grimm, T., Schafer, A., Hogger, P. (2004), Antioxidant activity and inhibition of matrix metalloproteinases by metabolites of maritime pine bark extract (pycnogenol). Free Radical Biology and Medicine, 36 (6), 811-22.
Grimm, T., Skrabala, R., Chovanova, Z., Muchova, J., Sumegova, K., Liptakova, A., et al. (2006a), Single and multiple dose pharmacokinetics of maritime pine bark extract (pycnogenol) after oral administration to healthy volunteers, BMC Clinical Pharmacology, 6 (4), 1-12.
Gulati, O.P. (2015), Pycnogenol in metabolic syndrome and related disorders, Phytotherapy Research, 29 (7), 949-68.
Hosseini, S., Pishnamazi, S., Sadrzadeh, S.M.H., Farid, F., Farid, D., Watson, R.R. (2001), Pycnogenol in the management of asthma, Journal of Medicinal Food, 4 (4), 201-209.
Huang, W.W., Yang, J.S., Lin, C.F., Ho, W.J., Lee, M.R. (2005), Pycnogenol induces differentiation and apoptosis in human promyeloid leukemia HL-60 cells, Leukemia Research, 29 (6), 685-92.
Huynh, H.T., Teel, R.W. (2000), Selective induction of apoptosis in human mammary cancer cells (MCF7) by pycnogenol, Anticancer Res, 20 (4), 2417-20.
Kamuren, Z.T., McPeek, C.G., Sanders, R.A., Watkins, J.B. (2006), Effects of low-carbohydrate diet and pycnogenol® treatment on retinal antioxidant enzymes in normal and diabetic rats, Journal of Ocular Pharmacology and Therapeutics, 22 (1), 10- 18.
Kim, S.H., Lee, I.C., Lim, J.H., Moon, C., Bae, C.S., Kim, S.H., et al. (2012), Protective effects of pine bark extract on developmental toxicity of cyclophosphamide in rats, Food and Chemical Toxicology, 50 (2), 109-15.
Kim, Y.J., Kang, K.S., Yokozawa, T. (2008), The antimelanogenic effect of pycnogenol by its antioxidative actions, Food and Chemical Toxicology, 46 (7), 2466-71.
Kim, Y.J., Kim, Y.A., Yokozawa, T. (2011), Pycnogenol modulates apoptosis by suppressing oxidative stress and inflammation in high glucose-treated renal tubular cells, Food and Chemical Toxicology, 49 (9), 2196-201.
Ko, J.W., Lee, I.C., Park, S.H., Moon, C., Kang, S.S., Kim, S.H., et al. (2014), Protective effects of pine bark extract against cisplatin-induced hepatotoxicity and oxidative stress in rats, Laboratory Animal Research, 30 (4), 174-80.
Kobori, Y., Suzuki, K., Iwahata, T., Shin, T., Sadaoka, Y., Sato, R., et al. (2015), Improvement of seminal quality and sexual function of men with oligoasthenoteratozoospermia syndrome following supplementation with L-arginine and Pycnogenol(®),Archivio Italiano di Urologia, Andrologia, 87 (3), 190-3.
Kocabas, E.E.H., Yesil, O., Isleten, M., Sukan, F.V. (2008), Antimicrobial activity of pine bark extract and assessment of potential application in cooked red meat, Gıda, 33 (3), 123-127.
Kohama, T., Herai, K., Inoue, M. (2007), Effect of French maritime pine bark extract on endometriosis as compared with leuprorelin acetate, Journal of Reproductive Medicine, 52 (8), 703-8.
Kralova, E., Jankyova, S., Mucaji, P., Gresakova, E., Stankovicova, T. (2015), Pycnogenol(R) and its fractions influence the function of isolated heart in rats with experimental diabetes mellitus, Pathology, Research and Practice, 211 (2), 156-61.
Krizkova, L., Chovanova, Z., Durackova, Z., Krajcovic, J. (2008), Antimutagenic in vitro activity of plant polyphenols: Pycnogenol and Ginkgo biloba extract (EGb 761), Phytotherapy Research, 22 (3), 384-8.
Li, Y.Y., Feng, J., Zhang, X.L., Cui, Y.Y. (2015), Pine bark extracts: nutraceutical, pharmacological, and toxicological evaluation, Journal of Pharmacology and Experimental Therapeutics, 353 (1), 9-16.
Liu, X., Wei, J., Tan, F., Zhou, S., Wurthwein, G., Rohdewald, P. (2004), Antidiabetic effect of Pycnogenol French maritime pine bark extract in patients with diabetes type II, Life Sciences, 75 (21), 2505-13.
Maimoona, A., Naeem, I., Saddiqe, Z., Jameel, K. (2011), A review on biological, nutraceutical and clinical aspects of French maritime pine bark extract, Journal of Ethnopharmacology, 133 (2), 261-77.
Maritim, A., Dene, B.A., Sanders, R.A., Watkins, J.B., (2003), 3rd. Effects of pycnogenol treatment on oxidative stress in streptozotocin-induced diabetic rats, Journal of Biochemical and Molecular Toxicology, 17 (3), 193-9.
Matsumori, A., Higuchi, H., Shimada, M. (2007), French maritime pine bark extract inhibits viral replication and prevents development of viral myocarditis, Journal of Cardiac Failure, 13 (9), 785-91.
Mei, L., Mochizuki, M., Hasegawa, N. (2012), Hepatoprotective effects of pycnogenol in a rat model of non-alcoholic steatohepatitis, Phytotherapy Research, 26 (10), 1572-4.
Mochizuki, M., Hasegawa, N. (2004), Therapeutic efficacy of pycnogenol in experimental inflammatory bowel diseases, Phytotherapy Research, 18 (12), 1027-8.
Nishioka, K., Hidaka, T., Nakamura, S., Umemura, T., Jitsuiki, D., Soga, J. et al. (2007), Pycnogenol®, french maritime pine bark extract, augments endothelium-dependent vasodilation in humans, Hypertension Research, 30 (9), 775-780.
Oliff, H. Scientific and Clinical Monograph for Pycnogenol. [Internet]. American Botanical Council. 2010. Erişim adresi:http://abc. herbalgram.org/site/DocServer/Pycnog_ FullMono120809_LOW.pdf , Erişim tarihi: 3 Ocak 2017. Packer, L., Rimbach, G., Virgili, F. (1999), Antioxidant activity and biologic properties of a procyanidinrich extract from pine (pinus maritima) bark, pycnogenol, Free Radical Biology & Medicine, 27 (5-6), 704-724.
Parveen, K., Khan, M.R., Mujeeb, M., Siddiqui, W.A. (2010), Protective effects of Pycnogenol on hyperglycemia-induced oxidative damage in the liver of type 2 diabetic rats, Chemico-Biological Interactions, 186 (2), 219-27.
Peng, Q., Wei, Z., Lau, B.H. (2000), Pycnogenol inhibits tumor necrosis factor-alpha-induced nuclear factor kappa B activation and adhesion molecule expression in human vascular endothelial cells, Cellular and Molecular Life Sciences, 57 (5), 834- 41.
Peng, Q.L., Buz’Zard, A.R., Lau, B.H.S. (2002), Pycnogenol protects neurons from amyloidbeta peptide-induced apoptosis, Molecular Brain Research, 104 (1), 55-65.
Peng, Y.J., Lee, C.H., Wang, C.C., Salter, D.M., Lee, H.S. (2012), Pycnogenol attenuates the inflammatory and nitrosative stress on joint inflammation induced by urate crystals, Free Radical Biology and Medicine, 52 (4), 765-74.
Putter, M., Grotemeyer, K.H., Wurthwein, G., Araghi, N.M., Watson, R.R., Hosseini, S. et al. (1999), Inhibition of smoking-induced platelet aggregation by aspirin and pycnogenol, Thrombosis Research, 95 (4), 155-161.
Rohdewald, P. (2002), A review of the French maritime pine bark extract (Pycnogenol), a herbal medication with a diverse clinical pharmacology, International Journal of Clinical Pharmacology and Therapeutics, 40 (4), 158-68.
Rohdewald, P. (2005b), Pycnogenol®- Scientific file-section 19. Geneva, Switzerland: Horphag Research. Rohdewald, P. (2005c), Pycnogenol protects DNA against oxidative damage in vivo. Phytotherapy Research, 19 (3), 262.
Rohdewald, P., Beil, W. (2008), In Vitro inhibition of Helicobacter pylori growth and adherence to gastric mucosal cells by pycnogenol®, Phytotherapy Research, 22 (5), 685-688. Rohdewald, P.J. (2005a), Pycnogenol, French maritime pine bark extract, Encyclopedia of Dietary Supplements. DOI:10.1081/E-EDS-120022123. Roseff, S.J. (2002), Improvement in sperm quality and function with French maritime pine tree bark extract, Journal of Reproductive Medicine, 47 (10), 821-824. Sahebkar, A. (2013),
A systematic review and metaanalysis of the effects of pycnogenol on plasma lipids, Journal of Cardiovascular Pharmacology and Therapeutics, 19 (3), 244-55.
Sarikaki, V., Rallis, M., Tanojo, H. (2004), In vitro percutaneous absorption of pine bark (Pycnogenol) in human skin, Journal of Toxicology - Cutaneous and Ocular Toxicology, 23 (3), 149-58
Schafer, A., Chovanova, Z., Muchova, J., Sumegova, K., Liptakova, A., Durackova, Z., et al. (2006), Inhibition of COX-1 and COX-2 activity by plasma of human volunteers after ingestion of French maritime pine bark extract (Pycnogenol), Biomedicine & Pharmacotherapy, 60 (1), 5-9.
Schafer, A., Hogger, P. (2007), Oligomeric procyanidins of French maritime pine bark extract (Pycnogenol) effectively inhibit alpha-glucosidase, Diabetes Research and Clinical Practice, 77 (1), 41-46.
Schönlau, F., Rohdewald, P. (2002). Pycnogenol® for diabetic retinopathy, International Ophthalmology, 24 (3), 161-171.
Sehirli, O.A., Sener, G., Ercan, F. (2009), Protective effects of pycnogenol against ischemia reperfusion-induced oxidative renal injury in rats, Renal Failure, 31 (8), 690-697.
Sivonova, M., Zitnanova, I., Horakova, L., Strosova, M., Muchova, J., Balgavy, P. et al. (2006), The Combined Effect of Pycnogenol with Ascorbic Acid and Trolox on the Oxidation of Lipids and Proteins, General Physiology and Biophysics, 25 (4), 379-396.
Steigerwalt, R., Belcaro, G., Cesarone, M.R., Di Renzo, A., Grossi, M.G., Ricci, A., et al. (2009), Pycnogenol improves microcirculation, retinal edema, and visual acuity in early diabetic retinopathy, Journal of Ocular Pharmacology and Therapeutics, 25 (6), 537-40.
Suzuki, N., Uebaba, K., Kohama, T., Moniwa, N., Kanayama, N., Koike, K. (2008), French maritime pine bark extract significantly lowers the requirement for analgesic medication in dysmenorrhea: a multicenter, randomized, double-blind, placebo-controlled study, Journal of Reproductive Medicine, 53 (5), 338-46.
Taner, G., Aydin, S., Aytac, Z., Basaran, A.A., Basaran, N. (2013), Assessment of the cytotoxic, genotoxic, and antigenotoxic potential of Pycnogenol in in vitro mammalian cells, Food and Chemical Toxicology, 61, 203-8.
Torras, M.A.C., Faura, C.A., Schonlau, F., Rohdewald, P. (2005), Antimicrobial activity of pycnogenol, Phytotherapy Research, 19 (7), 647-648.
United States Pharmacopeia. (2005), Maritime Pine Extract. Rockville, United States Pharmacopeial Convention, 28, 2115-6.
Vinciguerra, G., Belcaro, G., Cesarone, M.R., Rohdewald, P., Stuard, S., Ricci, A. et al. (2006), Cramps and muscular pain: prevention with pycnogenol in normal subjects, venous patients, athletes, claudicants and in diabetic microangiopathy, Angiology, 57 (3), 331-9.
Virgili, F., Pagana, G., Bourne, L., Rimbach, G., Natella, F., Rice-Evans, C., et al. (2000), Ferulic acid excretion as a marker of consumption of a French maritime pine (Pinus maritima) bark extract, Free Radical Biology and Medicine, 28 (8), 1249-56.
Wang, S., Duanjun, T., Yusheng, Z. (1999), The effects of Pycnogenol on the microcirculation, platelet function and ischemic myocardium in patients with coronary artery diseases, European Bulletin of Drug Research, 7 (2), 19-25.
Wei, Z.H., Peng, Q.L., Lau, B.H. (1997), Pycnogenol enhances endothelial cell antioxidant defenses, Redox Report, 3 (4), 219-24.
Wilson, D., Evans, M., Guthrie, N., Sharma, P., Baisley, J., Schonlau, F. et al. (2010), A randomized, doubleblind, placebo-controlled exploratory study to evaluate the potential of pycnogenol for improving allergic rhinitis symptoms, Phytotherapy Research, 24 (8), 1115-9.
Yang, H.M., Liao, M.F., Zhu, S.Y., Liao, M.N., Rohdewald, P. (2007), A randomised, doubleblind, placebo-controlled trial on the effect of Pycnogenol on the climacteric syndrome in peri-menopausal women, Acta Obstetricia et Gynecologica Scandinavica, 86 (8), 978-985.
Yang, Y.S., Ahn, T.H., Lee, J.C., Moon, C.J., Kim, S.H., Jun, W., et al. (2008), Protective effects of Pycnogenol on carbon tetrachloride-induced hepatotoxicity in Sprague-Dawley rats, Food and Chemical Toxicology, 46 (1), 380-7.
Zibadi, S., Rohdewald, P.J., Park, D., Watson, R.R. (2008), Reduction of cardiovascular risk factors in subjects with type 2 diabetes by Pycnogenol supplementation, Nutrition Research, 28 (5), 315- 20.
Zibadi, S., Yu, Q., Rohdewald, P.J., Larson, D.F., Watson, R.R. (2007), Impact of Pycnogenol® on cardiac extracellular matrix remodeling induced by l-NAME administration to old mice, Cardiovascular Toxicology, 7 (1), 10-18.
Ülkü Çiçek Yaşar
İlk hamileliğimin son aylarında SIRTIMDA MORLUKLAR OLUŞMAYA BAŞLADI 20 yıl oldu MORARAN YER ÜŞÜYOR ve en ufak esintide ACIYORDU. İbrahim Gökçek hocama bu durumu anlattım. Son haftada dayanılmaz ağrılarım oldu o da bana PİNE BARK KAPSÜL önerdi bir hafta oldu kullanalı şimdi SIRTIMDAKİ MORARAN YERİM AĞRIMIYOR ve ÜŞÜMÜYOR çok teşekkür ederim güzel insan herkese tavsiye ediyorum.
KAYNAK
Merve BECİT* , Sevtap AYDIN**o, and Nurşen BAŞARAN**
Pycnogenol in Human Health: An Overview
SUMMARY
Pycnogenol, natural dried extract obtained from the bark of Pinus pinaster, is commonly consumed as a dietary food supplement due to its strong antioxidant and antiinflamatory effects. It is believed that some natural compounds might reduce the development of cancer through the antioxidant activity. The studies have supported the therapeutic role of Pycnogenol. Pycnogenol does not have toxic effect when consumed at the recommended doses, however, it should be noted that its high doses or long-term consumption of Pycnogenol may have toxic effects. It is predicted that the further studies needs to be performed to clarfy the mechanisms of Pycnogenol. In this review, the information on the pharmacokinetic and pharmacological properties of Pycnogenol and mechanisms of action, toxicity and safety of Pycnogenol were presented.
Key Words: Pinus pinaster, Pycnogenol, phenolic compounds, antioxidant, toxicity, safety
İnsan Sağlığında Pine Bark: Bir Genel Derleme
ÖZET
Pinus pinaster kabuğundan elde edilen doğal kurutulmuş ekstresi pycnogenol, kuvvetli antioksidan ve antiinflamatuvar etkileri nedeniyle besin takviyesi olarak yaygın tüketilir. Bazı doğal bileşiklerin antioksidan aktivitesi aracılığıyla kanser gelişimini azaltabileceği düşünülmektedir. Çalışmalar Pine Barkün terapötik rolünü desteklemektedir. Önerilen dozlarında tüketildiğinde Pine Barkün toksik etkileri bulunmamaktadır, ancak Pycnogenolün yüksek dozları veya uzun süreli tüketiminin toksik etkilere sahip olabileceği unutulmamalıdır. Pine Barkün mekanzimalarını aydınlatmak üzere daha ileri çalışmaların gerekli olduğu öngörülmektedir. Bu derlemede, Pycnogenolün farmakokinetik ve farmakolojik özellikleri ile pycnogenolün etki mekanizmaları, toksisitesi ve güvenliliği hakkında bilgiler sunulmuştur.
Anahtar kelimeler: Pinus pinaster, Pine Bark, antioksidan, toksisite, güvenlik.
Received: 31.03.2017 Revised: 11.04.2017 Accepted: 13.04.2017
* Department of Pharmacology, Faculty of Pharmacy, Atatürk University, 25240, TURKEY
** Department of Pharmaceutical Toxicology, Faculty of Pharmacy, Hacettepe University, Ankara, 06100, TURKEY
GİRİŞ
Pine Barkün Doğal Kaynakları ve Kullanımı
Pine Bark, Fransa’nın güneybatı sahillerinde yetişen Pinus pinaster (Pinus maritima)’den elde edilen flavonoit/polifenol yapısında bir bitki ekstresidir (D’Andrea, 2010).Pine Bark terimi, antik Yunanca’da kondanse anlamına gelen “puknos” ile aile, sınıf anlamına gelen “genos” sözcüklerinden oluşturulmuştur. Flavan-3-ol türevlerinden oluşan flavonoitlerin bir alt sınıfını belirtmek için ortaya çıkan bu terim, günümüzde çam kabuğundan elde edilen prosiyanidinlerin özel bir karışımını ifade etmektedir ve “Pine Bark (PYC) (Horphag Research Ltd, UK, Geneva, İsviçre)” adı altında patentlidir (D’Andrea, 2010; Packer et al., 1999). Çam ağacı kabuklarının eski dönemlerde inflamatuvar hastalıklarda, yara iyileşmesinde, kanamaları önlemede, öksürük şurubu olarak, diş ağrılarının tedavisinde kullanıldığı bilinmektedir (D’Andrea, 2010; Packer et al., 1999). Ayrıca Pine Barkün antimikrobiyal etkilerinden dolayı ağız ve cilt sağlığını koruyucu olarak geleneksel kullanımına rastlanmaktadır (Torras et al., 2005). Pine Barkün, güçlü antioksidan ve antiinflamatuvar etkisi yapılan in vitro, in vivo ve klinik çalışmalar ile aydınlatılmıştır. Kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu olarak, diyabet hastalarında glisemik kontrolü sağlayıcı ve komplikasyonları iyileştirici olarak ve dismonere, kas ve kramp ağrıları, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu, alerji ve solunum yolu gibi birçok fizyolojik hastalıklarda destekleyici tedavide yeri olan Pine Barkün gıda takviyesi olarak dünya çapında oral tüketimi bulunmaktadır (D’Andrea, 2010; Maimoona et al., 2011).
Pine Barkün Fizikokimyasal Özellikleri
Çam kabuğu ekstresi kırmızımsı-kahverengi renkli, aromatik kokulu kuru toz halindedir. Kuru ve karanlık ortamda stabildir. Isıya karşı dayanıklıdır. Yapısında yüksek oranda bulunan proantosiyanidin suda yüksek oranda çözünmesini sağlar (Rohdewald, 2005a). USP 28’de “Maritime pine bark ekstresi” adı altında Pine Barkün kalitesi belirlenmiştir (USP, 2005). Bu monografa uygun olarak hazırlanan standardize edilmiş Pine Bark ekstresi (Pycnogenol®) yapısında %65-75 oranında kateşin ve epikateşin alt ünitelerini taşıyan prosiyanidin içermektedir. Yapısındaki diğer bileşenler ise polifenolik monomerler, benzoik veya sinnamik asit ve bunların glikozitleridir (D’Andrea, 2010; Rohdewald, 2002). Pine Barkün tanımında kullanılan ve analizi için asıl kabul edilen bileşenler; prosiyanidinler, taksifolin, ferulik asit, kateşin ve kafeik asittir (USP, 2005). Ayrıca glukoz ve inorganik bileşikler de düşük miktarda bulunmaktadır (Rohdewald, 2002).
Pine Barkün Farmakokinetik Özellikleri
Pine Barkün sağlıklı gönüllüler üzerinde oral alınımından sonra farmakokinetik özelliklerini belirlemek üzere yapılan kapsamlı bir çalışmada, Pine Bark bileşenlerinin birçoğunun oral alınımında iyi absorbe edildiği, biyoyararlanımının yüksek olduğu ve önemli oranda metabolize edildiği, vücut dokularına hızlı dağıldığı ve ayrıca bilinen bileşiklerin plazma konsantrasyonlarının nanomolar düzeyinde olduğu belirtilmiştir (Maimoona et al., 2011; Rohdewald, 2005a; Grimm et al., 2006a).
Pine Bark deriden de kolaylıkla absorpsiyona uğrayabilmektedir. Polietilen glikol ile hazırlanan %5’lik Pine Bark solüsyonunun 10 kadavraya topikal uygulandıktan sonra transdermal biyoyararlanımı incelendiğinde; gallik asit, protokateşik asit, kateşin, p-hidroksibenzoik asit, vanilin, taksifolinin absorbe olduğu tespit edilmiştir (Oliff, 2010; Sarikaki et al., 2004). Gönüllü insanlarda yapılan çalışmada Pine Barkün oral alımından 2-3 saat sonra, sülfatasyon ve glukronidasyona uğradığı ve idrarda ferulik asit, taksifolin olarak ve M1 δ-(3,4-dihidroksi-fenil)-γvalerolakton) ve M2 (δ-(3-metoksi-4-hidroksi-fenil)- γ-valerolakton) metabolitleri halinde atıldığı tespit edilmiştir (Oliff, 2010; Duweler & Rohdewald, 2000). Bir başka çalışmada benzer şekilde Pine Barkün oral alımından sonra sağlıklı gönüllü bireylerin idrarında serbest ve konjuge ferulik asit belirlenmiştir. İdrarda ferulik asitin çam kabuğu ekstresi tüketiminin bir biyobelirteci olarak görülebilceği belirtilmiştir (Virgili et al., 2000). 24 saat boyunca flavonoit içermeyen diyetle beslenen yaşları 18-30 arasında değişen 11 gönüllüye oral yoldan 300 mg tek doz Pine Bark uygulandığı bir çalışmada 14 saat sonra plazmada kateşin, kafeik asit, ferulik asit, taksifolin, M1 metabolitinin yanı sıra bilinmeyen 10 bileşik daha tanımlanmıştır. Bilinmeyen 10 bileşiğin, önceki literatür bilgilerinde yer alan (-)-epikateşin, gallik asit, 4-hidroksibenzoik asit, protokateşik asit ya da M2 gibi diğer bileşenlerine yapıca benzemediği belirtilmiştir. Kateşin, kafeik asit, ferulik asit ve bilinmeyen bir bileşik için tmax (maksimum plazma konsantrasyon gözlendiği zaman) 5 saat, taksifolin ve bilinmeyen iki bileşik için tmax 10 saat, M1 ve bilinmeyen iki bileşik için ise tmax yaklaşık olarak 10 saat olarak belirtilmiştir. Maksimum plazma konsantrasyonu (Cmax) düzeyleri ise kateşin için 107 ng/mL, taksifolin için 33 ng/mL, kafeik asit için 17 ng/mL, ferulik asit için 15 ng/mL ve M1 için 4 ng/ mL olarak ölçülmüştür (Grimm,2006a). Aynı araştırmacılar tarafından deney tekrarlanmış ve 5 gönüllüye 200 mg Pine Bark verilmesinin ardından 4 saat sonra plazma örneklerinde benzer metabolit ve bileşenler tespit edilmiştir. Kateşin, ferulik asit, kafeik asit, M1 ve bilinmeyen bileşiklerden dördü plazmada kararlı duruma ulaşmış olarak belirlenirken, taksifolin ve bilinmeyen iki bileşiğin plazma düzeyi belirlenen limitin altında bulunmuştur. Ayrıca birçok bileşiğin sülfat ve glukoronik asit konjugatları belirlenmiştir. Konjügasyonların derecesinin bireysel değişiklik gösterdiği ve ortalama kateşin için konjügasyon derecesi %56.5, kafeik asit için %69.4 olarak belirtilmiştir (Grimm et al., 2006a; Oliff, 2010). Pine Barkün karışım olarak gösterdiği biyolojik etkinin içeriğindeki saflaştırılmış bileşenlerinin tek başlarına gösterdikleri etkilerin toplamından daha yüksek olduğu, karışım halinde sinerjistik etki ile biyoyararlanımlarının yüksek olduğu belirtilmiştir (D’Andrea, 2010).
Pine Barkün Farmakolojik Etkileri
Pine Barkün biyolojik etkileri birçok çalışmaya konu olmuştur. Kanser, diyabet, inflamatuvar hastalıklar, kardiyovasküler hastalıklar, solunum yolu hastalıkları, immün sistem hastalıkları, erkek infertilitesi, menopozal belirtiler, diş eti kanamaları ve ödem gibi birçok patolojik durumda Pine Barkün etkili olduğu bildirilmiştir (D’Andrea, 2010).
Antioksidan etkisi
Pine Barkün biyolojik etkilerinin altında yatan mekanizmaların moleküler temeli olarak reaktif oksijen ve nitrojen türlerini süpürücü özelliği ileri sürülmektedir (D’Andrea, 2010). Yapısında bulunan fenolik asitler, polifenoller ve özellikle flavonoitler aracılığıyla, Pine Barkün güçlü serbest radikal süpürücü etkiye ve güçlü antioksidan etkiye sahip olduğu in vivo ve in vitro deneylerde ve klinik çalışmalarda gösterilmiştir (Packer et al., 1999; Rohdewald, 2005a).
Pine Barkın yapısındaki hidroksil gruplarının sayısı, fenolik eşleşme reaksiyonları ve nükleofilik eklenmeler yüksek radikal tutucu özelliği ile ilişkili olduğu bildirilmiştir (D’Andrea, 2010). Pine Barkün radikal süpürücü etkisinde serbest nitrojen türlerini, indüklenebilir nitrik oksit sentaz (iNOS) ve iNOSmRNA ekspresyonunu inhibe ederek belirgin şekilde nitrojen monooksit üretimini azaltarak etki gösterdiği de ileri sürülmüştür (Packer et al., 1999).
Pine Barkın bileşenleri tek tek değerlendirildiğinde, kateşinin askorbik asite benzer nitelikte süperoksit aktivitesini inhibe ettiği ve M1 metabolitinin hem kateşinden hem askorbik asitten daha güçlü antioksidan etkiye sahip olduğu in vitro olarak gösterilmiştir (Grimm et al., 2004). Prosiyanidince zengin çam kabuğu ekstresi olan Pine Barkün bilinen güçlü antioksidan etkisinin sentetik antioksidanlar (askorbik asit, trolox) ile birlikte kullanıldığında sinerjistik etki gösterdiği tespit edilmiştir (Sivonova et al., 2006).
Matriks metalloproteinazlar (MMP’ler) çinko bağımlı proteolitik enzim ailesinden olup çeşitli kronik inflamatuvar hastalıkların patogenezinde rol oynamaktadır. Reaktif oksijen radikallerinin MMP’leri çeşitli hücre içi sinyal yolakları ile aktive edildiği bilinmektedir. Pine Barkün MMP’ler üzerindeki patofizyolojik rolü araştırılmış ve MMP 1, 2 ve 9 salıverilmelerini ve etkilerini inhibe ettiği gösterilmiştir. Bu bulgulara göre Pine Barkün MMP’nin aşırı artması ile ilişkili pek çok hastalığın önlenmesi ve tedavi seyrini olumlu etkileyebileceği öngörülmektedir. Örneğin; artritte düzeyleri yükseldiği tespit edilen MMP-1 (kollajenaz 1) ve MMP-9 (jelatinaz B), kıkırdak hasarına yol açmaktadır. Pulmoner fibroziste MMP-2 (Jelatinaz A) artışı, astımda MMP-9 artışı görülmektedir. (Grimm et al., 2004; Grimm et al., 2006b; Peng et al., 2012).
Pine Bark, oksidatif stres ile ilişkili birçok hastalığa karşı koruyucu rol oynamaktadır. Pine Barkün intraselüler antioksidan koruma sistemlerini stabilize ederek başta oksidatif hasarda temel hedef olan lipit, protein ve DNA olmak üzere tüm biyomolekülleri oksidatif hasara karşı koruduğu belirtilmektedir (Maimoona et al., 2011; Gulati, 2015).
İnsan karaciğer kanser hücrelerinde (U1285), Pine Barkün hücresel redoks sistemleri üzerine antioksidan etkisinin incelendiği bir çalışmada Pine Bark uygulamasının oksidatif strese karşı endojen savunmanın aktif enzimlerinden tiyoredoksin redüktaz ve glutatyon peroksidaz aktivitelerinde ve mRNA ekspresyonlarında azalmaya yol açtığı ve glutatyon redüktaz aktivitesini ise etkilemediği gösterilmiştir (Gandin et al., 2009).
İnsan nöroblastoma hücresi (SH-SY5Y) üzerinde Pine Bark’ün akrolein tarafından indüklenen sitotoksisiteye ve oksidatif hasara karşı koruyucu etkinliği gösterilmiştir. Pine Barkün kan beyin bariyerini aşarak merkezi sinir sistemi dokularını koruyabileceği ve oksidatif stres ile ilişkili nörodejeneratif hastalıkların tedavi yaklaşımında umut verici olabileceği düşünülmektedir (Rohdewald, 2002; Ansari et al., 2008).
Radyoterapinin reaktif oksijen türlerinin oluşumu ile artan oksidatif hasarın Pine Barkün güçlü antioksidan aktivitesi ile önlenebileceği ve radyasyona karşı güvenli bir koruyucu olabileceği sıçanlar üzerinde yapılan bir çalışmada ileri sürülmüştür (de Moraes Ramos et al., 2006).
Siklofosfamit ile üreme/gelişimsel toksisite modeli oluşturulan sıçanlarda Pine Barkün lipit peroksidasyonu engellediği ve embriyo-fetüs toksisitesinden koruduğu gösterilmiştir (Kim et al., 2012).
Pine Bark ile zenginleştirilmiş meyve sularının (0.5 g/L Pine Bark) kolon kanser hücreleri (Caco2) üzerinde antioksidan ve antiproliferatif etkisinin değerlendirildiği çalışmada Pine Bark içeriği zengin örneklerde antioksidan kapasitenin arttığı bildirilmiştir (Frontela-Saseta et al., 2011).
İskemi reperfüzyon ile indüklenen oksidatif renal hasarda Pine Barkün biyokimyasal ve histopatolojik hasar bulgularını düzelttiği in vivo olarak gösterilmiştir. Pine Barkün serbest radikalleri azalttığı, doku nötrofil infiltrasyonunu azalttığı ve böbrek üzerine koruyucu etkisinin olabileceği ileri sürülmüştür (Şehirli et al., 2009).
Pine Barkün plazma antioksidan kapasitesi 25 gönüllüye (10 erkek, 15 kadın, yaş ortalaması 30±8) 150 mg/gün doz 6 hafta süre ile uygulanarak araştırılmıştır. Plazma antioksidan potansiyelinin, oksijen radikal absorpsiyon kapasitesi tayini ile ölçüldüğünde %40 arttığı bulunmuştur (Devaraj et al., 2002).
Antiinflamatuvar etkisi
Pine Barkün doz-bağımlı antiinflamatuvar etkisi ve kronik inflamatuvar hastalıklardaki terapötik rolü birçok çalışma ile desteklenmiştir. (Maimoona et al., 2011; Gulati, 2015; Devaraj et al., 2002). Reaktif oksijen türleri, hücre hasarına yol açmakla ve dejeneratif süreci başlatmakla kalmaz aynı zamanda nükleer faktör-kappa B (NF- κB) aktivasyonu gibi diğer proinflamatuvar süreçleri de etkilemektedir. Pine Barkün proinflamatuvar sitokinlerin gen ekspresyonu üzerine etkisi ve etki mekanizmasının araştırıldığı bir in vitro çalışmada, NF- κB ve aktivatör protein-1 (AP-1) gibi temel faktörleri inhibe ederek IL-1betayı ve mRNA düzeylerini doz-bağımlı olarak azalttığı ayrıca; forbol,12-miristat,13-asetat ve iyonomisin tarafından indüklenen interlökin (IL)-2 gen ekspresyonunu inhibe ettiği gösterilmiştir (Cho et al., 2001). Deneysel inflamatuvar barsak modeli oluşturulan hayvanlarda Pine Barkün makroskopik hasarı azalttığı, miyeloperoksidaz (MPO) aktivitesini doz-bağımlı azaltarak antioksidan ve antiinflamatuvar etki gösterdiği bildirilmiştir (Mochizuki & Hasegawa, 2004).
Gönüllü bireylerden alınan serum örneklerinde inflamatuvar yanıta aracılık eden prostoglandin gibi kimyasal mediyatör kaskat üretiminden sorumlu enzimlerin (siklooksijenazlar,COX-1 ve COX-2) aktivitelerinin Pine Bark ile inhibe edildiği gösterilmiştir. 300 mg tek doz Pine Bark uygulanan 10 sağlıklı bireyin serum örneklerinde görülen siklooksijenaz enzim inhibisyonu trombosit agregasyonunun inhibisyonuna neden olacağı için antiinflamatuvar etkinin kardiyovasküler hastalıklar ile ilişkisini de açıklamaktadır (Schafer et al., 2006). Bir diğer çalışmada ise yaş aralığı 35-50 olan sağlıklı gönüllülere 5 gün süre ile 150 mg oral yoldan verilen Pine Barkün COX-1 gen ekspresyonunun düzenlenmesi ile ilişkili olan ve lökotrien biyosentezinin azalmasına yol açan COX-2 ve 5-lipoksigenaz (5-LOX) gen ekspresyonunu inhibe ettiği belirtilmiştir. Aynı zamanda fosfolipaz A2 aktivitesi de inhibe olmuştur. Bu bulgular, Pine Barkün insan polimorfonükleer lökositlerindeki antiinflamatuvar yanıtın COX-2 ve 5-LOX gen ekspresyonundan kaynaklandığını göstermektedir (Canali et al., 2009).
Osteoartrit tedavisi ile ilgili yapılan klinik bir çalışmada Pine Barkün semptomları iyileştirdiği gösterilmiştir ve uygulanan osteoartrit tedavisinde bir tedavi seçeneği olarak ileri sürülmektedir (Farid et al., 2007). Pine Barkün antiinflamatuvar etkisine bağlı olarak ağrıyı azaltabileceği düşünülmektedir. Dismonore, migren, kas ve kramp ağrılarında Pine Bark takviyesinin ağrıda belirgin azalma sağladığı klinik olarak tespit edilmiştir (Suzuki et al., 2008; Chayasirisobhon, 2006; Vinciguerra et al., 2006). Antiinflamatuvar etkili Pine Barkün kronik inflamatuvar, kardiyovasküler, otoimmün hastalıkların tedavisinde yeri olabileceği görülmektedir. Pine Barkün alerjik hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini gösteren çalışmalar da vardır. Pine Barkün mast hücrelerinden histamin ve proinflamatuvar sitokinlerin salıverilmesini inhibe ederek immünoglobülin (Ig)-E aracılı alerjik yanıtı önemli derecede azalttığı ortaya konulmuştur. Hem in vivo hem in vitro modellerin kullanıldığı çalışmada, antialerji etki mekanizması mast hücrelerinde NF-κB aktivitesinin ve kalsiyum geri-alımını baskılanması esasına dayanmaktadır (Choi& Yan, 2009). Pine Barkün alerji mevsimi başlamasından en az 5 hafta önce alınması alerjik rinit semptomlarını iyileştirdiği gösterilmiştir (Wilson et al., 2010).
Antigenotoksik etkisi
Pine Barkün genom üzerindeki olumlu etkilerinin in vitro olarak araştırıldığı çalışmada, mutajen olduğu bilenen maddelerin mutajenitelerini önemli ölçüde azalttığı yani antimutajenik bir madde olduğu belirtilmektedir (Krizkova et al., 2008). Sisplatin sitotoksisitesi oluşturulan sıçanlarda 5 gün süre ile 200 mg/kg oral verilen Pine Barkün antioksidan ve antigenotoksik etkisi araştırılmıştır. Araştırma sonucunda sisplatin tarafından indüklenen prooksidan enzimlerin (MPO, ksantin oksidaz), malondialdehit ve nitrik oksit düzeyinin Pine Bark ile normalize edildiği, kromozom hatalarını azalttığı ve mitotik indekslerinin arttırıldığı gösterilmiştir. Bu bulgular, Pine Barkün sisplatin tedavisi ile ilişkilendirilen oksidatif, inflamatuvar ve genotoksik hasara karşı koruyucu olabileceğini düşündürmektedir (Aydın et al., 2011).
Antimikrobiyal etkisi
Prokaryotik ve ökaryotik mikroorganizmalara karşı Pine Barkün antimikrobiyal etkisi araştırılmıştır. Gram (+/-) bakterilere karşı bakteriyostatik etkisi ve Candida gibi ökaryotik mikroorganizmaların gelişimini inhibe ettiği gösterilmiştir. Bu etkiler, Pine Barkün ağız ve cilt sağlığını koruyucu bir madde olarak kabul edilebileceğini düşündürmektedir (Torras et al., 2005). Peptik ülsere neden olan Helicobacter pylori’nin eradikasyonunda antibiyotiklere karşı direnç gelişimi, araştırmacıları alternatif bir tedavi bulmaya yönlendirmiştir. Antimikrobiyal etkileri olduğu düşünülen Pine Barkün gastrik hücrelerde H.pylori üzerine etkisini araştıran bir çalışmada, Pine Barkün doz bağımlı ve anlamlı olarak bakterinin üreme ve gelişimini ve gastrik hücreye adhezyonunu inhibe ettiği gösterilmiştir (Rohdewald & Beil, 2008). Pine Barkün antimikrobiyal etkisinin gıda endüstrisinde doğal koruyucu madde olarak kullanılabileceğini öne süren bir çalışma da bulunmaktadır. Pişmiş kırmızı etteki Staphylococcus aureus’a karşı Pine Barkün bakteri sayısını azalttığı tespit edilmiştir (Kocabaş et al., 2008).
Antiviral etkisi
Pine Barkün viral miyokardit üzerinde hem antiinflamatuvar hem de antiviral etkilerinden dolayı önemli bir etmen olabileceği düşünülmüştür. Viral miyokarditte proinflamatuvar sitokinlerin ekspresyonunu baskılamasından ve viral replikasyonun inhibisyonu ile miyokardiyal nekrozu artırmasından kaynaklandığı in vivo çalışmada belirtilmiştir (Matsumori et al., 2007). İn vitro bir çalışmada, Pine Barkün hücre-içi antioksidan bir protein olan mangan süperoksit dismutaz ekspresyonunu artırarak AIDS’e neden olan HIV-1 (human immunodeficiency virus-1, insan immün yetmezlik virüsü-1) replikasyonunu inhibe ettiği ve virüsün çoğalmasını kontrol edebilen yeni bir anti-HIV-1 ajanı olarak kullanılabileceği, aynı zamanda diğer virüs ile ilişkili hastalıklarda da koruyucu ve tedavi edici değeri olabileceği ileri sürülmüştür (Feng et al., 2008). Karaciğer sirozu ve hepatoselüler karsinoma riskini artıran hepatit C virüsünün replikasyonunun Pine Bark tarafından inhibe edilebileceği hipotezine dayanan in vitro araştırmada, mevcut tedavide kullanılan ilaçlar (interferon-alfa, ribavirin, telaprevirin) ile kombine kullanımının sitotoksisiteyi artırmadan sinerjistik etki gösterdiği, ilaca dirençli hücrelerde bile antiviral etki gösterdiği belirlenmiştir (Ezzikouri et al., 2015)
Antikanser etkisi
Pine Barkün malign ovaryum germ hücreleri için seçici toksik olduğu belirtilmektedir. Ovaryum hücrelerinde yapılan in vitro çalışmada, talk ile indüklenen proliferasyon ve neoplastik dönüşüm sırasında Pine Barkün reaktif oksijen türlerinin üretimini azalttığı, hücre proliferasyonunu azalttığı, neoplazm görülen kolonilerin sayısını azalttığı belirlenmiştir. Bu çalışmaya göre Pine Barkün ovaryum kanser oluşumunu önleyebileceği ileri sürülmüştür (Buzzard & Lau, 2007). Aynı zamanda Pine Barkün seçici bir şekilde göğüs kanseri hücrelerinde (Huynh &Teel, 2000) ve insan promiyeloid lösemi hücrelerinde (Huang et al., 2005) apoptozu arttırdığı gösterilmiştir. Klinik bir araştırmada ise Pine Barkün kemoterapinin ve radyoterapinin neden olduğu yan etkileri azalttığı, kemoterapötik ilacın tolere edilebilirliğini arttırdığı ve hastanede kalım süresini kısalttığı ileri sürülmüştür (Maimoonia et al., 2011; Belcaro et al., 2008a).
Antidiyabetik etkisi
Deneysel ve klinik çalışmalar Pine Barkün tip 2 diyabetli hastalarda glisemik kontrol ve diyabet komplikasyonlarında iyileşme sağlayabileceği bildirilmektedir. Pine Barkün 100 mg/gün konvansiyonel diyabet tedavisinin üç ay boyunca izlendiği klinik araştırmaya göre, düşük glukoz düzeyleri ve endotel işlevlerinde iyileşme olduğu ve bir aylık Pine Bark takviyesinin glikozillenmiş hemoglobin düzeylerini belirgin oranda düşürdüğü belirtilmiştir (Liu et al., 2004). Tip 2 diyabetiklerde artan alfa glukozidaz enziminin Pine Bark etkisi ile azaldığı ve kan glukoz düzeyinin düştüğü in vitro deneyler ile gösterilmiştir. Pine Barkün aktivitesi alfa-glukozidaz inhibitörü olarak bilinen akarboz ile karşılaştırılmıştır. Pine Barkün akarbozdan daha güçlü bir alfa-glukozidaz enzim inhibitörü olduğu gösterilmiştir. Pine Barkün insülin sekresyonu üzerinde bir etkisi bulunmadığı belirtilmiştir (Schafer & Hogger, 2007).
Sağlıklı ve streptozosin ile diyabet modeli oluşturulmuş sıçanlara 10 mg/kg ip olarak 14 gün boyunca Pine Bark uygulandığında, Pine Barkün diyabetik sıçanlarda kan glukoz düzeyini %28 oranında azalttığı gösterilmiştir (Maritim et al., 2003). Diyabet modeli oluşturulan sıçanların karaciğerlerindeki hiperglisemik hasara karşı Pine Barkün koruyuculuğu gösterilmiştir; kontrol grubu ile karşılaştırıldığında Pine Barkün (10 mg/kg va, 4 hafta, ip) sıçanlarda antioksidan savunma mekanizmaları ve histopatolojik bulguları düzenlediği saptanmıştır (Parveen et al., 2010). Diyabetik retinopatili hastalar üzerinde yapılan klinik çalışmalarda Pine Bark ile olumlu sonuçların alın dığı belirtilmiştir. Pine Barkün, damar permeabilitesini azalttığı, nitrik oksit üretimini artırarak kılcal damar direncini artırarak retina içine sızıntıları azalttığı, hasta tarafından toleransının iyi olduğu ve yan etkilerinin çoğunlukla gastrointestinal sistem üzerine olduğu belirtilmiştir. Pine Bark retinopatinin preproliferatif aşamalarının ilerlemesini durdurucu etki gösterdiği belirtilmiştir (Schonlau & Rohdewald, 2002). Pine Barkün retinopatinin erken evrelerinde mikrosirkülasyonu arttırarak ve retinal ödemi azaltarak diyabetik retinopatiyi azalttığı ve görme üzerinde yararlı olabileceği ileri sürülmüştür (Steigerwalt, 2009).
Streptozosin ile indüklenen diyabetik sıçanlarda, 14 gün boyunca 10 mg/kg ip Pine Barkün diyabetik hayvanlarda katarakt oluşumunu azalttığı, retina glutatyon peroksidaz ve glutatyon redüktaz enzim işlevlerini artırdığı gösterilmiştir. Pine Barkün diyabetik retinopati ve katarakt tedavisinin seyrinde önemli rol oynayabileceği ileri sürülmüştür (Kamuren, 2006).
Böbrek tübül hücrelerinde yüksek doz glukoz ile oluşturulan oksidatif stresin ve inflamasyonun Pine Barkün antioksidan, antiinflamatuvar ve antiapoptotik etkileri ile baskılandığı ve apoptozu düzenlediği belirtilmiştir. Diyabetik nefropatiye karşı Pine Barkün umut verici bir madde olabileceği ve daha fazla çalışma ile desteklenmesi gerektiği ortaya konmuştur (Kim et al., 2011).
Pine Barkün mikrosirkülasyonu arttırdığı için diyabetik ülserde yararlı olabileceği düşünülmektedir. Diyabetik ülserde Pine Barkün lokal ve sistemik uygulama yolları ile toplam 30 hasta üzerinde etkileri incelenmiştir. Araştırma sonucunda ülserli bölgedeki semptomların giderilmesi açısından özellikle lokal ve sistemik uygulamanın birlikte uygulandığı kontrollü klinik çalışmada olumlu sonuçlar kaydedilmiştir (Belcaro et al., 2006a).
Cesarone ve arkadaşları tarafından 4 hafta süreyle oral olarak 150 mg/gün Pine Bark verilen diyabetik mikroanjiyopati hastalarında özellikle diyabetik mikroanjiyopatideki ödem üzerinde etkili olduğu bildirilmiştir (Cesarone et al., 2006).
Kan glukoz düzeyinin yüksek seyretmesi kardiyovasküler hastalıklar açısından da risk oluşturmaktadır. Pine Barkın diyabetik sıçanların kalplerinde Pine Barkün biyometrik ve hemodinamik parametrelerde farmakolojik olarak etkili olduğu, elektriksel parametrelerde anlamlı bir değişiklik tespit edilemediği bildirilmiştir (Kralova et al., 2015). Pine Bark takviyesinin diyabetiklerde kardiyovasküler risk faktörlerini azaltabileceği ve kardiyovasküler rahatsızlığı olan diyabetik hastalarda antihipertansif ilaç kullanımını azaltabileceği aynı zamanda da diyabeti kontrol altına alabileceği hipotezine dayanarak yapılan klinik çalışma sonuçlarında bu hipotezlerin doğrulandığı belirtilmiştir (Zibadi et al., 2008).
Kardiyovasküler sistem üzerine etkisi
Pine Barkün hücre içi glutatyon peroksidaz, disülfid redüktaz, süperoksit dizmutaz (SOD) ve katalaz aktivitesini arttırarak serbest oksijen radikallerini süpürücü etkisi ile kardiyovasküler hastalıklarda damar endotelinde hasar oluşmasını önlediği ileri sürülmektedir (Wei et al., 1997). Pine Bark, inflamatuvar bölgede lökosit alımında rol oynayan ve vasküler hastalıkların gelişimine de katkıda bulunan vasküler hücre adezyon molekülünü (VCAM)-I ve hücrelerarası adezyon molekülü (ICAM)-I inhibe ettiği de gösterilmiştir (Peng et al., 2000). Ayrıca Pine Barkün, insanlarda endotelyal nitrik oksit sentazı aktive ederek endotelyal nitrik oksit salıverilmesine bağlı vazodilatatif etki gösterdiği belirtilmektedir. Pine Barkün endotel bağımlı vazodilatasyon üzerine etkileri randomize, çift kör, plasebo kontrollü 16 sağlıklı gönüllü birey ile değerlendirilmiştir. 180 mg/gün Pine Barkün 2 hafta süre ile kullanımının plasebo ile kıyaslandığında vazodilatasyonu arttırdığı gösterilmiştir (Nishioka et al., 2007). Bir diğer çalışmada, Pine Barkün 4 mg/kg i.v. olarak uygulandığı sıçanlarda anjiyotensin dönüştürücü enzimi inhibe ederek kan basıncını düşürdüğü gösterilmiştir (Blazsó et al., 1996).
Pine Barkün, asetilsalisilik asit ile platelet agregasyonunun inhibe edilmesinde sinerjistik etki gösterdiği in vitro olarak gösterilmiştir (Golanski et al., 2006). Ayrıca kardiyovasküler rahatsızlığı olan bireylerde Pine Bark takviyesinin platelet agregasyonunu belirgin olarak azalttığı ve mikrosirkülasyon geliştirdiği belirtilmiştir (D’Andrea, 2010; Wang et al., 1999).
Sigara kullanımının kan basıncını ve kanın pıhtılaşma eğilimini artırarak koroner kalp hastalığı için bir risk teşkil ettiği bilinmektedir. Pine Barkün sigaranın platelet reaktivitesi üzerindeki etkiyi azalttığı iki çalışmada gösterilmiştir. Çalışmalardan birinde 23 sigara içicisine (günde 15 adetten fazla) verilen 100 mg Pine Barkün sigara ile indüklenen platelet agregasyonunda 500 mg aspirin ile eşdeğer etki görülmüştür. Diğer çalışmada ise 16 sigara içicisine verilen 125 mg Pine Barkün platelet agregasyonunu kısmen azalttığı, kan basıncı ve kalp atım hızına etki etmediği belirtilmiştir (Putter et al., 1999).
Pine Barkün platelet (TROMBOSİT) üzerindeki kronik etkilerinin değerlendirildiği bir diğer klinik araştırmada, 5 yıldan uzun süredir günde 15 adetten fazla sigara içen 4 kişi ile 16 sigara içmeyen birey karşılaştırılmıştır. Her iki grup da 8 hafta boyunca 200 mg/gün Pine Bark kullanmıştır. Çalışma sonunda ilk sigaradan 3 saat önce alınan Pine Barkün platelet (TROMBOSİT) reaktivite indeksini sigara içmeyenlerle karşılaştırıldığında önemli derecede azalttığı belirlenmiştir. (Araghi et al., 1999)
Arteriosklerotik plaklar ve trombozlar ile karakterize aterosklerozda, Pine Barkün güçlü antioksidan etkisinin yanı sıra nitrik oksit (NO) sentaz ile endotel bağımlı vazodilatör etkisi ile endotel işlevlerinde iyileşme sağlanmaktadır (Maimoona et al., 2011; Nishioka et al., 2007). Pine Bark ile aterosklerozun önlenmesi vasküler olayların kontrolünde önemlidir. Pine Barkün ateroskleroza karşı koruyucu etkisinin daha ileri ve kontrollü insan çalışmaları ile desteklemek gerekmektedir.
Antihipertansif (YÜKSEK TANSİYON) ilaçların neden olduğu ödemin önlenmesi üzerinde Pine Barkün etkisi klinik olarak değerlendirilmiştir. Pine Barkün kalsiyum kanal antagonisti nifedipinin ve anjiyotensin dönüştürücü enzim blokörü ilaçların neden olduğu ödem üzerinde yararlı etkisi gösterilmiştir. Hipertansif hastalarda uzun dönem hasarı önlediği, Pine Barkün antihipertansif ilaçların daha düşük doz kullanılmasını sağladığı bildirilmiştir. Dolayısı ile (YÜKSEK TANSİYON) ilacın yan etkisini bu yönü ile de azaltmaktadır. Örneğin anjiyotensin dönüştürücü enzim inhibitörlerinin yaptığı kuru öksürüğün Pine Bark ile belirgin şekilde azaldığı gözlenmiştir (Belcaro et al., 2006b). Yapılan bir klinik çalışmada Pine Barkün kronik venöz yetmezlik komplikasyonlarını azalttığı ve tolere edilebilirliğinin iyi olduğu gösterilmiştir (Cesarone et al., 2010).
Pine Barkün plazma LİPİT seviyeleri üzerine etkilerini inceleyen klinik bir çalışmada 6 hafta boyunca 150 mg/gün Pine Bark verilen 25 gönüllüde düşük yoğunluklu lipoproteini (LDL)’yi önemli oranda (%7) azalttığı ve yüksek yoğunluklu lipoproteini (HDL)’yi önemli oranda (%10.4) arttırdığı, kolesterol ve trigliserit düzeyine belirgin etkisinin olmadığı görülmüştür (Deveraj et al., 2002). Sistematik bir derleme çalışmasında ise Pine Barkün dislipidemi üzerinde anlamlı bir etki göstermediği, ancak lipit profilini olumsuz etkilemediği bildirilmiştir (Sahebkar, 2013).
NİTRİK OKSİT sentez aktivitesi engellenerek kalp yetmezliği oluşturulan farelerde 300 mg/kg Pine Bark oral olarak 4 hafta uygulandığında hipertansiyon ve kardiyak hipertrofiyi belirgin oranda azalttığı gösterilmiştir. Bu etkinin MMP-9’un gen ekspresyonu ve aktivitesinin azaltılması ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu sonuçlar, Pine Barkün kalp yetmezliği olan hastalarda MMP aktivitesini ve ekspresyonunu düzenleyerek ve kardiyak kollajen degradasyonunu azaltarak kardiyak doku hasarının sınırlandırılmasında yararlı olabileceğini göstermektedir (Zibad et al., 2007).
Pine Barkün yapısındaki zengin prosiyanidin içeriği sayesinde güçlü antioksidan özelliği ile kardiyovasküler hastalıklarda koruyucu ve düzenleyici olarak kullanılabileceği bildirilmektedir (Devaraj et al., 2002; Zibadi et al., 2008). Kardiyovasküler hastalıklar üzerinde Pine Barkün koruyucu etkisinin ve altında yatan mekanizmalarının aydınlatılması için daha kapsamlı çalışmaların gerekli olduğu görülmektedir.
Karaciğer üzerine etkisi
Hepatotoksik olduğu bilinen karbon tetraklorüre maruz kalan sıçanlarda Pine Barkün akut hepatotoksisiteyi azalttığı gösterilmiştir. Çalışmada i.p. yoldan 14 gün süre ile Pine Barkün farklı dozlarının (10mg/ kg ve 20 mg/kg) ardından tek doz karbon tetraklorür (1.25 mg/kg) uygulanmıştır. Karbon tetraklorür ile önemli derecede indüklenen aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT) konsantrasyonları, hepatik lezyonlar ve oksidatif hasarın Pine Bark ile doz-bağımlı olarak belirgin şekilde azaltıldığı belirlenmiştir (Yang et al., 2008). Diğer bir çalışmada yağ oranı yüksek diyet uygulanan sıçanların diyetlerine eklenen Pine Barkün serum AST ve ALT düzeylerinde belirgin azalmaya neden olduğu kaydedilmiştir (Mei et al., 2012).
Sıçanlarda sisplatin ile indüklenen hepatotoksisite ve oksidatif strese karşı Pine Barkün koruyucu etkisinin araştırıldığı çalışmada ise Pine Barkün sisplatinin neden olduğu histopatolojik lezyonlarının ve aminotransferaz düzeylerinin artmasını engellediği bildirilmiştir (Ko et al., 2014).
Sinir sistemi üzerine etkisi;
Pine Bark gibi güçlü antioksidan etkiye sahip maddelerin oksidatif stres ile ilişkili nörodejeneratif durumları düzeltebileceği düşünülmektedir (Maimoona et al., 2011). Alzheimer’a neden olduğu düşünülen nöron apoptozunun Pine Bark tarafından azaltıldığı in vitro bir çalışmada gösterilmiştir (Peng et al., 2002).
Hiperaktivite ve dikkat eksikliği sendromu olan çocuklarda adrenalin ve noradrenalin düzeylerinin normal çocuklara göre yüksek olduğu bilinmektedir. Pine Bark ile dikkat eksikliği ve hiperaktivite tedavisi alan çocuklarda katekolamin düzeylerinin normal düzeye geldiği ve hiperaktivitenin azaldığı görülmüştür. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite olan 57 çocuğa (47 erkek, 10 kız, 6-14 yaşlarında) 1 ay süre ile 1 mg/ kg Pine Bark uygulanmasında dopamin seviyesinde istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş belirlenmiştir (Dvorakova et al., 2007).
Solunum yolu hastalıkları üzerine etkisi
Pine Barkün 5-LOX ekspresyonunu inhibe etmesi ve bunun sonucu olarak lökotrien düzeylerini düşürmesi ve ayrıca antiinflamatuvar etkiye sahip olması nedeniyle astımlı bireylerde tedaviyi destekleyebileceği düşünülmektedir. Astım hastalarında yapılan çift-kör plasebo kontrollü klinik çalışma sonucunda günlük 100 mg (2x50 mg) Pine Bark takviyesi alan hastalarda astım semptomlarında ve solunum işlevlerinde iyileşme görülürken plazma lökotrien konsantrasyonunda azalma gösterilmiştir. Yapılan çalışmada Pine Barkün ilaca olan ihtiyacı azalttığı ve astım semptomlarını düzeltebildiği belirtmiştir (Belcaro et al., 2011; Hosseini et al., 2001).
Üreme sistemi üzerine etkisi
Pine Barkün reaktif oksijen türleri aracılığıyla bozulan sperm morfolojisi ve işlevlerinde düzenleyici etkiye sahip olduğu gösterilmiştir. Klinik bir araştırmada subfertil 19 bireyde 90 gün boyunca 200 mg/ gün Pine Bark uygulamasının sperm yapısına etkisi incelenmiştir. Pine Barkün sperm morfolojisinde, istatistiksel olarak anlamlı, %38 bir gelişme ve mannoz bağlanma testinde %19’luk bir artış belirlenmiştir. Sperm sayısında değişiklik gözlenmemiştir. Bu sonuçlar Pine Barkün erkeklerin doğurganlık durumunu olumlu etkileyebileceğini düşündürmektedir (Roseff, 2002).
L-arjinin ve Pine Bark kombininin sperm kalitesini artırıcı etkiye sahip olduğu, aynı zamanda hafif ve orta derece erektil disfonksiyonun tedavisinde bir alternatif olabileceği düşünülmektedir. Pine Bark endotelyal nitrik oksit sentaz (e-NOS) aktivasyonuna bağlı nitrik oksit üretimini arttırarak vazodilatasyon ile erektil disfonksiyonunda etkili bulunmuştur. Artan nitrik oksit, siklik guanozin monofosfat (cGMP) üretmek üzere guanilat siklazı aktive eder, G sinyal yolu cGMP protein kinaz ise sperm motilitesinde artışa yol açmaktadır. Pine Bark ile L-arjinin birlikte kullanımının testesteron seviyesini ve seksüel aktiviteyi artırabildiği bildirilmiştir. L-arjinin (690 mg) ve Pine Bark (60 mg) kullanılarak sağlıklı gönüllüler üzerinde yapılan klinik çalışmada sperm ve erektil işlevleri üzerinde olumlu etkiler gözlenmiştir. Pine Barkün diğer bir olumlu etkisi ise iNOS inhibisyonudur. Bu enzimin aşırı ekspre olması spermlerin oksidatif hasara uğramasına dolayısıyla sperm morfolojisinin bozukluğuna, oligo-asteno-teratozoospermi sendromuna, yol açmaktadır. Bu kombinasyonun oligo-asteno-teratozoospermi kaynaklı infertilitede, bir yan etkiye neden olmadan, etkili olduğu gösterilmiştir (Kobori et al., 2015).
Kohama ve arkadaşları endometriozis tedavisinde kullanılan gonadotropin salıveren hormon agonistine bir alternatif olarak Pine Barkü etkili bulmuşlardır ( Kohama et al., 2007).
Perimenapozal dönemde olan kadınlar üzerinde yapılan çalışmalarda, yan etkiye sebebiyet vermeden klimakterik semptomları giderdiği belirtilmiştir (Yang et al., 2007).
Cilt üzerindeki etkisi
Pine Barkün güçlü antioksidan özelliği ile cildi UV radyasyondan koruduğuna dair bilgiler bulunmaktadır. Ayrıca Pine Barkün hiperpigmentasyonu azalttığı ve cildin bariyer işlevini, hücre dışı matriks homeostazını koruduğu da belirtilmektedir (GretherBeck et al., 2016).
Pine Bark, tirozinaz aktivitesine ve melanin biyosentezine etkisinin araştırıldığı B16 melanoma hücreleri üzerinde yapılan çalışmada, Pine Barkün serbest radikalleri (peroksinitrit, süperoksit, nitrik oksit, hidroksil radikali) baskıladığı ve indirgenmiş glutatyon/oksitlenmiş glutatyon oranını upregüle ettiği ve ayrıca antitirozinaz etki gösterdiği ve melanin biyosentezini inhibe ettiği gösterilmiştir. Pine Bark antimelanojenik etki gösterdiği bildirilmişitir (Kim et al., 2008).
Pine Barkün sıçanlar üzerinde doz-bağımlı yara iyileşme zamanını ve skar çapını azalttığı gösterilmiştir (Blazso et al., 2004). Klinik çalışmalarda oksidatif stres ile indüklenen dermotozların topikal tedavisinde de etkili olabileceği bildirilmektedir (D’Andrea, 2010).
Pine Bark Toksisitesi
Akut-subakut toksisitesi
Pine Bark az toksik olarak kabul edilmektedir. Fare, sıçan ve domuzlarda oral uygulama sonrasında LD50 değerleri 14 farklı akut toksisite testinin sonucunda popülasyonun %50’sinde ölüm meydana getiren doz (LD50) değerlerinin 1000-4000 mg/kg arasında değiştiği bildirilmiştir. Oral uygulamada yan etki gözlenmeyen doz (No observed adverse effect level, NOAEL) değeri 100 mg/kg/gün olarak belirlenmiştir (Rohdewald, 2005a).
Kronik toksisitesi
Kronik toksisite testlerinde sıçanlara 2000 mg/kg/ gün doza kadar oral uygulamanın klinik olarak anlamlı herhangi bir değişikliğe (görsel, biyokimyasal veya davranışsal) yol açmadığı bildirilmiştir (Oliff, 2010; Rodhewald, 2005b).
Genotoksisitesi
Toksisite testlerine ve klinik çalışmalara göre Pine Barkün güvenli doğal bir ürün olduğu ortaya konmaktadır (Rohdewald, 2005c). Pine Barkün in vivo fare kemik iliği hücrelerinde Ames ve mikronükleus testleri ile ayrıca in vitro insan lenfositlerinde kromozom aberasyon testi ile mutajenitesi araştırılmıştır. Pine Barkün mutajenik olmadığı belirtilmiştir (Oliff, 2010; Rodhewald, 2005b). Çin hamster over hücrelerinde nötral kırmızı boya geri alım testi ile 24 saatlik maruziyette Pine Barkün sitotoksisitesi araştırıldığında Pine Barkün 150 μg/ml’e kadar sitotoksik etki göstermediği, ancak bu konsantrasyon üzerinde sitotoksisite başladığı ve 300 μg/ml konsantrasyonunda %50’nin altında canlılık tespit edildiği bildirilmiştir (Taner et al., 2013). Pine Barkün 150 μg/ml’ye kadar genotoksik etki göstermediği bildirilirken, 600 μg/ml’ye kadar insan lenfositlerinde kromozomal aberasyonlara neden olmadığı belirtilmiştir (Rohdewald, 2005c; Taner et al., 2013). Fare kemik iliği kullanılarak yapılan mikroçekirdek testi sonuçlarına göre 1500 mg/kg Pine Barkün kromozom anormalliği göstermediği bildirilmiştir (Rohdewald, 2005c). Bu çalışmalar, Pine Barkün mutajenik ve genotoksik olmadığını göstermektedir. Ayrıca birçok çalışmada Pine Barkün genotoksik hasara karşı koruyucu rolü olduğu belirtilmektedir. Chovanova ve arkadaşları yaptıkları bir çalışmada dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda kontrol grubu ile kıyasla 8-okso-7,8-dihidroguanin (8-oksoG) konsantrasyonlarının arttığı belirtilmiştir. Pine Bark takviyesi kullanan çocuklarda 8-oksoG düzeylerinin önemli ölçüde azalmasının Pine Barkün DNA’yı hasardan koruduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebileceğini göstermektedir (Chovanova et al., 2006).
Üreme toksisitesi
Fare, sıçan ve domuzlarda yapılan 6 üreme toksisite çalışmasına göre herhangi bir teratojenik etki, perinatal toksisite ya da infertilite üzerine olumsuz bir etki göstermediği bildirilmiştir (Rohdewald, 2005a). Siklofosfamit ile indüklenen embriyo-fetal gelişim toksisitesine karşı Pine Barkün koruyucu rolü sıçanlar üzerinde gösterilmiştir. Siklofosfamit uygulaması ile sıçanlarda fötal ve plasental ağırlıkta azalma ve fetal malformasyonda artma gözlenmiştir. Ayrıca sıçanlara gebelik süresince uygulanan Pine Barkün siklofosfamit tarafından indüklenen embriyo-fetal gelişimsel toksisitede olumlu etkilere yol açtığı gözlenmiştir (Kim et al., 2012). Pine Barkün oksidatif stres ile uyarılan çeşitli teratojenik etkenlere karşı koruyucu bir madde olabileceği düşünülmektedir.
Duyarlılık reaksiyonları
Tavşanlarda deri ve göz tahriş testleri ve domuzlarda temas aşırı duyarlılık testinde Pine Barkün irritan olmadığı gösterilmiştir. Gönüllü insanlarda patch-oklüzyon testinde deri irritasyonu gözlenmediği bildirilmiştir (Rohdewald, 2005a).
Riskli dönemlerde kullanımları
Gebelikte Pine Bark için bildirilen herhangi bir kontrendikasyon belirtilmemiştir. Toksikolojik çalışmalarda mutajenik, teratojenik ve perinatal toksisite bulguları görülmemiştir. Fakat genel bir yaklaşım prensibi olarak gebeliğin ilk trimestrinde kullanılmaması önerilmektedir (Rohdewald, 2005a; 2002; Oliff, 2010). Hamilelik ve emzirme döneminde ve 6 yaş altındaki çocuklarda Pine Bark kullanımının güvenilirliliği hakkında yeterli bilgi mevcut olmadığından dolayı kullanımı önerilmemektedir (Gulati, 2015).
Pine Barkün güvenliliğinin değerlendirilmesi
Pine Barkün gıdalarda kullanımına ilişkin klinik güvenlilik ve preklinik toksikolojik değerlendirilmesine dayanarak, bağımsız toksikoloji uzmanları tarafından “Genellikle Güvenli Kabul Edilir, GRAS, Generally recognized as safe” kabul edilmektedir (Maimonia et al., 2011; Oliff, 2010; Gulati, 2015).
Pine Barkun istenmeyen etkilerine dair yapılan çalışmalarda uzun sürede güvenli ve etkin olduğu, oldukça yüksek dozlarda bile ciddi bir akut veya kronik toksisiteye neden olmadığı belirtilmiştir (Rohdewald, 2005a; Kim et al., 2012).
2010 yılında yayınlanan bilimsel ve klinik bir monografta; Pine Barkün uzun dönemde 20-100 mg’lık dozlarda ve kısa dönemde 100-300 mg dozlarda kullanımının toksik olmadığı kabul edilmektedir (Maimonia et al., 2011; Oliff, 2010). Pine Barkün insanlarda 100-200 mg/günlük dozunun güvenli olabileceği öngörülmektedir (Li et al., 2015).
Sağlıklı ve hasta bireylerden oluşan toplamda 5723 kişinin bulunduğu yaklaşık 70 klinik çalışmadan elde edilen verilere dayanarak Pine Barkün güvenilir olduğu ileri sürülmektedir. Klinik çalışmalarda Pine Barkün günlük dozunun (80 mg/gün ortalama dozda, 30-450 mg/gün doz aralığında, 4665 kişi) advers etki oranı % 2.4 olarak, sağlıklı kişilerde (2116 kişi) bu oran %0.19 olarak belirlenmiştir. Bu klinik çalışmaların ortak sonucunda kullanım süresi ya da dozunun yan etki ile ilişkili olmadığı sonucuna varılmıştır (Maimonia et al., 2011; Oliff, 2010; Rohdewald, 2005b).
Klinik araştırmaların sonucunda Pine Barkün en sık rastlanan yan etkisinin gastrointestinal rahatsızlıklar olduğu ve yemekle birlikte ya da yemekten sonra alımında bu yan etkinin görülmediği belirlenmiştir (Oliff, 2010; Rohdewald, 2005b). Bunun yanı sıra baş dönmesi, baş ağrısı ve bulantı da sık bildirilen yan etkilerdendir (Oliff, 2010). Bu yan etkiler hafif şiddetli bulunmuştur. Pine Barkün daha yüksek dozlarında bile ciddi yan etki göstermediği belirtilmiştir (Maimonia et al., 2011; Oliff, 2010; Rohdewald, 2005b).
Pine Barkün normotansif bireylerde kan basıncı ve kalp atım hızı, 4 klinik araştırma (kişi sayısı: 185) ile değerlendirildiğinde anlamlı bir değişikliğe yol açmadığı belirtilmiştir (Oliff, 2010).
Avrupa ve Asya’da 2002-2005 yılları arasında Pine Bark kullanan binlerce bireylerde 3 ürtiker, 1 baş ağrısı, 1 mide bulantısı, 1 egzama ve diyare vakası belirlenmiştir. Sonuç olarak, 1970 yılında Avrupa’da piyasaya sürülen Pine Barkün kullanımı ile ilgili ciddi bir advers etki bildirilmemiştir (Oliff, 2010). Genellikle yetişkin veya geriyatrik popülasyon tarafından kullanılan Pine Barkün diğer ilaçlar ile, alkol ve besinler ile birlikte alınmasına bağlı olarak bildirilen bir etkileşme bildirilmemiştir. Aspirin kullanan hastalarda Pine Barkün alınması protrombin zamanını (INR)’yi etkilememiştir (Oliff, 2010; Gulati, 2015).
Kardiyovasküler bozukluğu olan 40 hastada 2 ay süre ile günde 300 mg kullanılan Pine Barkün herhangi bir yan etkiye neden olmadığı ve güvenle kullanılabileceği bildirilmiştir (Arcangeli, 2000).
Diz osteoartriti olan 156 kişi ile yapılan klinik çalışmada Pine Barkün üç ay boyunca kullanımının plasebo ile kıyasla bir yan etkiye yol açmadığı, aksine tedavide kullanılan nonsteroidal antiinflamatuvar ilaçların neden olduğu gastrointestinal rahatsızlıklara yol açmadan semptomatik tedavide güvenle kullanılabileceği belirtilmiştir (Belcaro et al., 2008b).
Klinik çalışmalarda Pine Barkün 40-100 mg/gün ya da 1 mg/kg va doz aralığında kahvaltı ile birlikte alınması önerilmektedir (Rohdewald, 2005a).
SONUÇ
Birçok çalışmada oksidatif stres ile ilişkili kanser, diyabet, inflamatuvar hastalıklar, kardiyovasküler hastalıklar, solunum yolu hastalıkları, immün sistem hastalıkları gibi birçok patolojik durumda Pine Barkün faydalı olabileceği bildirilmektedir. Pine Barkün intraselüler antioksidan koruma sistemlerini düzenleyerek başta oksidatif hasarda temel hedef olan lipit, protein ve DNA olmak üzere tüm biyomolekülleri oksidatif hasara karşı koruduğu bildirilmektedir.
Pine Barkün gıda takviyesi olarak kullanımının güvenli olduğu görülmektedir. Pine Barkün insanlarda 100-200 mg/günlük dozunun güvenli olabileceği öngörülmektedir. Pine Bark oksidatif strese bağlı birçok hastalığın tedavisinde ve önlenmesi açısından tedavide destekleyici bir alternatif olarak düşünülmektedir. Birçok hastalığın temelinde yatan oksidatif hasarın güçlü antioksidan özellikli Pine Bark aracılığı ile azaltılabileceği ve birçok hastalığın tedavisinde olumlu etkileri nedeniyle yeni ilaç sistemlerinde kullanılabileceği görülmektedir.
Pine Bark üzerine yapılan çalışmalar Pine Barkün terapötik etkisinin desteklemektedir. Bu etkilerinin altında yatan mekanizmaların daha iyi aydınlatılması için ileri düzeyde çalışmaların yapılması gerektiği görülmektedir. Yüksek dozlarında ve uzun süreli tüketimine bağlı oluşabilecek toksik etkileri göz ardı edilmemelidir. Pine Barkün hamilelik ve süt verme döneminde, çocuklarda kullanımının güvenli olduğuna dair çalışmalar yeterli değildir. İlaç etkileşmeleri açısından da yeterli çalışmaların bulunmadığı görülmektedir. Klinik ve epidemiyolojik çalışmalarla Pine Barkün etkilerinin desteklenmesi ve ayrıca tüketime bağlı geri bildirimler önem taşımaktadır.

KAYNAKLAR
Ansari, M.A., Keller, J.N., Scheff, S.W. (2008), Protective effect of Pycnogenol in human neuroblastoma SH-SY5Y cells following acrolein-induced cytotoxicity, Free Radical Biology and Medicine, 45 (11), 1510-9
Araghi, N.M., Hosseini, S., Larson, D.F., Rodhewald, P., Watson, R.R. (1999), Pine bark extract reduces platelet aggregation, Internal Medicine, 2 (2), 73- 77.
Arcangeli, P. (2000), Pycnogenol in chronic venous insuffiency, Fitoterapia, 71, 236-244.
Aydin, B., Unsal, M., Sekeroglu, Z.A., Gulbahar, Y. (2011), The antioxidant and antigenotoxic effects of pycnogenol® on rats treated with cisplatin, Biological Trace Element Research, 142 (3), 638-50.
Belcaro, G., Cesarone, M.R., Errichi, B.M., Ledda, A., Di Renzo, A., Stuard, S. et al. (2006a), Diabetic ulcers: microcirculatory improvement and faster healing with pycnogenol, Clinical and Applied Thrombosis/Hemostasis, 12 (3), 318-23.
Belcaro, G., Cesarone, M.R., Errichi, S., Zulli, C., Errichi, B.M., Vinciguerra, G., et al. (2008b), Treatment of osteoarthritis with Pycnogenol. The SVOS (San Valentino Osteo-arthrosis Study) evaluation of signs, symptoms, physical performance and vascular aspects, Phytotherapy Research, 22 (4), 518-23.
Belcaro, G., Cesarone, M.R., Genovesi, D., Ledda, A., Vinciguerra, G., Ricci A., et al. (2008a), Pycnogenol may alleviate adverse effects in oncologic treatment, Panminerva Medica, 50 (3), 227-34.
Belcaro, G., Cesarone, M.R., Ricci, A., Cornelli, U., Rodhewald, P., Ledda, A., et al. (2006b), Control of edema in hypertensive subjects treated with calcium antagonist (nifedipine) or angiotensinconverting enzyme inhibitors with Pycnogenol, Clinical and Applied Thrombosis/Hemostasis, 12 (4), 440-4.
Belcaro, G., Luzzi, R., Cesinaro, D.R.P., Cesarone, M.R., Dugall, M., Feragalli, B. et al. (2011), Pycnogenol improvements in asthma management, Panminerva Med, 53 (3 Suppl 1), 57-64.
Blazsó, G., Gábor, M., Schönlau, F., Rohdewald, P. (2004), Pycnogenol® accelerates wound healing and reduces scar formation, Phytotherapy Research, 18 (7), 579-581.
Blazso, G.R., Gaspar, R., Gabor, M., Rueve, H.J., Rohdewald, P. (1996), ACE inhibition and hypotensive effect of procyanidins containing extract from the bark of Pinus pinaster sol. Pharmaceutical and Pharmacological Letters, 6 (1), 8-11.
Buz’Zard, A.R., Lau, B.H. (2007), Pycnogenol reduces talc-induced neoplastic transformation in human ovarian cell cultures, Phytotherapy Research, 21 (6), 579-86.
Canali, R., Comitato, R., Schonlau, F., Virgili, F. (2009), The anti-inflammatory pharmacology of Pycnogenol in humans involves COX-2 and 5-LOX mRNA expression in leukocytes, International Immunopharmacol, 9 (10), 1145-9.
Cesarone, M.R., Belcaro, G., Rohdewald, P., Pellegrini, L., Ledda, A., Vinciguerra, G., et al. (2010), Improvement of signs and symptoms of chronic venous insufficiency and microangiopathy with Pycnogenol: a prospective, controlled study, Phytomedicine, 17 (11), 835-9.
Cesarone, M.R., Belcaro, G., Rohdewald, P., Pellegrini, L., Ledda, A., Vinciguerra, G., et al. (2006), Improvement of Diabetic Microangiopathy With Pycnogenol(R): A Prospective, Controlled Study, Angiology, 57 (4), 431-6.
Chayasirisobhon, S. (2006), Use of a pine bark extract and antioxidant vitamin combination product as therapy for migraine in patients refractory to pharmacologic medication, Headache, 46 (5), 788-93.
Cho, K.J., Yun, C.H., Chung, A.S. (2001), Inhibition mechanisms of bioflavonoits extracted from the bark of Pinus maritima on the expression of proinflammatory cytokines, Annals of the New York Academy of Sciences, 928, 141-56.
Choi, Y.H., Yan, G.H. (2009), Pycnogenol inhibits immunoglobulin E-mediated allergic response in mast cells, Phytotherapy Research, 23 (12), 1691-5.
Chovanova, Z., Muchova, J., Sivonova, M., Dvorakova, M., Zitnanova, I., Waczulikova, I., et al. (2006), Effect of polyphenolic extract, Pycnogenol, on the level of 8-oxoguanine in children suffering from attention deficit/hyperactivity disorder, Free Radical Research, 40 (9), 1003-10.
D’Andrea, G. (2010), Pycnogenol: A blend of procyanidins with multifaceted therapeutic applications?, Fitoterapia, 81 (7), 724-36.
de Moraes Ramos, F.M., Schonlau, F., Novaes, P.D., Manzi, F.R., Boscolo, F.N., de Almeida, S.M. (2006), Pycnogenol protects against Ionizing radiation as shown in the intestinal mucosa of rats exposed to X-rays, Phytotherapy Research, 20 (8), 676-9.
Deveraj, S., Vega-Lopez, S., Kaul, N., Schonlau, F., Rohdewald, P., Jialal, I. (2002), Supplementation with a pine bark extract rich in polyphenols increases plasma antioxidant capacity and alters the plasma lipoprotein profile, Lipids, 37 (10), 931- 934.
Duweler, K.G., Rohdewald, P. (2000), Urinary metabolites of French maritime pine bark extract in humans, Pharmazie, 55 (5), 364-8.
Dvorakova, M., Jezova, D., Blazicek, P., Trebaticka, J., Skodacek, I., Suba, J., et al. (2007), Urinary catecholamines in children with attention deficit hyperactivity disorder (ADHD): modulation by a polyphenolic extract from pine bark (pycnogenol), Nutritional Neuroscience, 10 (3-4), 151-7.
Ezzikouri, S., Nishimura, T., Kohara, M., Benjelloun, S., Kino, Y., Inoue, K., et al. (2015), Inhibitory effects of Pycnogenol® on hepatitis C virus replication, Antiviral Research, 113, 93-102.
Farid, R., Mirfeizi, Z., Mirheidari, M., Rezaieyazdi, Z., Mansouri, H., Esmaelli, H., et al. (2007), Pycnogenol supplementation reduces pain and stiffness and improves physical function in adults with knee osteoarthritis, Nutrition Research, 27 (11), 692-7.
Feng, W.Y., Tanaka, R., Inagaki, Y., Saitoh, Y., Chang, M.O, Amet, T. et al. (2008), Pycnogenol, a procyanidin-rich extract from French maritime pine, inhibits intracellular replication of HIV-1 as well as its binding to host cells, Japanese Journal of Infectious Diseases, 61 (4), 279-285.
Frontela-Saseta, C., Lopez-Nicolas, R., GonzalezBermudez, C.A., Peso-Echarri, P., Ros-Berruezo, G., Martinez-Gracia, C., et al. (2011), Evaluation of antioxidant activity and antiproliferative effect of fruit juices enriched with Pycnogenol(R) in colon carcinoma cells. The effect of in vitro gastrointestinal digestion, Phytotherapy Research, 25 (12), 1870-5.
Gandin, V., Nystrom, C., Rundlof, A.K., JonssonVidesater, K., Schonlau, F., Horkko, J., et al. (2009), Effects of the antioxidant Pycnogenol on cellular redox systems in U1285 human lung carcinoma cells, the Federation of European Biochemical Societies Journal, 276 (2), 532-40.
Golanski, J., Muchova, J., Golanski, R., Durackova, Z., Markuszewski, L., Watala, C. (2006), Does pycnogenol intensify the efficacy of acetylsalicylic acid in the inhibition of platelet function? In vitro experience, Postępy Higieny i Medycyny Doświadczalnej (Advances in Hygiene and Experimental Medicine), 60, 316-321.
Grether-Beck, S., Marini, A., Jaenicke, T., Krutmann, J. (2016). French Maritime Pine Bark Extract (Pycnogenol(®)) Effects on Human Skin: Clinical and Molecular Evidence, Skin Pharmacology and Physiology, 29 (1), 13-7.
Grimm, T., Chovanova, Z., Muchova, J., Sumegova, K., Liptakova, A., Durackova, Z., et al. (2006b), Inhibition of NF-kappaB activation and MMP9 secretion by plasma of human volunteers after ingestion of maritime pine bark extract (Pycnogenol), Journal of Inflammation (London), 3 (1), 1-6.
Grimm, T., Schafer, A., Hogger, P. (2004), Antioxidant activity and inhibition of matrix metalloproteinases by metabolites of maritime pine bark extract (pycnogenol). Free Radical Biology and Medicine, 36 (6), 811-22.
Grimm, T., Skrabala, R., Chovanova, Z., Muchova, J., Sumegova, K., Liptakova, A., et al. (2006a), Single and multiple dose pharmacokinetics of maritime pine bark extract (pycnogenol) after oral administration to healthy volunteers, BMC Clinical Pharmacology, 6 (4), 1-12.
Gulati, O.P. (2015), Pycnogenol in metabolic syndrome and related disorders, Phytotherapy Research, 29 (7), 949-68.
Hosseini, S., Pishnamazi, S., Sadrzadeh, S.M.H., Farid, F., Farid, D., Watson, R.R. (2001), Pycnogenol in the management of asthma, Journal of Medicinal Food, 4 (4), 201-209.
Huang, W.W., Yang, J.S., Lin, C.F., Ho, W.J., Lee, M.R. (2005), Pycnogenol induces differentiation and apoptosis in human promyeloid leukemia HL-60 cells, Leukemia Research, 29 (6), 685-92.
Huynh, H.T., Teel, R.W. (2000), Selective induction of apoptosis in human mammary cancer cells (MCF7) by pycnogenol, Anticancer Res, 20 (4), 2417-20.
Kamuren, Z.T., McPeek, C.G., Sanders, R.A., Watkins, J.B. (2006), Effects of low-carbohydrate diet and pycnogenol® treatment on retinal antioxidant enzymes in normal and diabetic rats, Journal of Ocular Pharmacology and Therapeutics, 22 (1), 10- 18.
Kim, S.H., Lee, I.C., Lim, J.H., Moon, C., Bae, C.S., Kim, S.H., et al. (2012), Protective effects of pine bark extract on developmental toxicity of cyclophosphamide in rats, Food and Chemical Toxicology, 50 (2), 109-15.
Kim, Y.J., Kang, K.S., Yokozawa, T. (2008), The antimelanogenic effect of pycnogenol by its antioxidative actions, Food and Chemical Toxicology, 46 (7), 2466-71.
Kim, Y.J., Kim, Y.A., Yokozawa, T. (2011), Pycnogenol modulates apoptosis by suppressing oxidative stress and inflammation in high glucose-treated renal tubular cells, Food and Chemical Toxicology, 49 (9), 2196-201.
Ko, J.W., Lee, I.C., Park, S.H., Moon, C., Kang, S.S., Kim, S.H., et al. (2014), Protective effects of pine bark extract against cisplatin-induced hepatotoxicity and oxidative stress in rats, Laboratory Animal Research, 30 (4), 174-80.
Kobori, Y., Suzuki, K., Iwahata, T., Shin, T., Sadaoka, Y., Sato, R., et al. (2015), Improvement of seminal quality and sexual function of men with oligoasthenoteratozoospermia syndrome following supplementation with L-arginine and Pycnogenol(®),Archivio Italiano di Urologia, Andrologia, 87 (3), 190-3.
Kocabas, E.E.H., Yesil, O., Isleten, M., Sukan, F.V. (2008), Antimicrobial activity of pine bark extract and assessment of potential application in cooked red meat, Gıda, 33 (3), 123-127.
Kohama, T., Herai, K., Inoue, M. (2007), Effect of French maritime pine bark extract on endometriosis as compared with leuprorelin acetate, Journal of Reproductive Medicine, 52 (8), 703-8.
Kralova, E., Jankyova, S., Mucaji, P., Gresakova, E., Stankovicova, T. (2015), Pycnogenol(R) and its fractions influence the function of isolated heart in rats with experimental diabetes mellitus, Pathology, Research and Practice, 211 (2), 156-61.
Krizkova, L., Chovanova, Z., Durackova, Z., Krajcovic, J. (2008), Antimutagenic in vitro activity of plant polyphenols: Pycnogenol and Ginkgo biloba extract (EGb 761), Phytotherapy Research, 22 (3), 384-8.
Li, Y.Y., Feng, J., Zhang, X.L., Cui, Y.Y. (2015), Pine bark extracts: nutraceutical, pharmacological, and toxicological evaluation, Journal of Pharmacology and Experimental Therapeutics, 353 (1), 9-16.
Liu, X., Wei, J., Tan, F., Zhou, S., Wurthwein, G., Rohdewald, P. (2004), Antidiabetic effect of Pycnogenol French maritime pine bark extract in patients with diabetes type II, Life Sciences, 75 (21), 2505-13.
Maimoona, A., Naeem, I., Saddiqe, Z., Jameel, K. (2011), A review on biological, nutraceutical and clinical aspects of French maritime pine bark extract, Journal of Ethnopharmacology, 133 (2), 261-77.
Maritim, A., Dene, B.A., Sanders, R.A., Watkins, J.B., (2003), 3rd. Effects of pycnogenol treatment on oxidative stress in streptozotocin-induced diabetic rats, Journal of Biochemical and Molecular Toxicology, 17 (3), 193-9.
Matsumori, A., Higuchi, H., Shimada, M. (2007), French maritime pine bark extract inhibits viral replication and prevents development of viral myocarditis, Journal of Cardiac Failure, 13 (9), 785-91.
Mei, L., Mochizuki, M., Hasegawa, N. (2012), Hepatoprotective effects of pycnogenol in a rat model of non-alcoholic steatohepatitis, Phytotherapy Research, 26 (10), 1572-4.
Mochizuki, M., Hasegawa, N. (2004), Therapeutic efficacy of pycnogenol in experimental inflammatory bowel diseases, Phytotherapy Research, 18 (12), 1027-8.
Nishioka, K., Hidaka, T., Nakamura, S., Umemura, T., Jitsuiki, D., Soga, J. et al. (2007), Pycnogenol®, french maritime pine bark extract, augments endothelium-dependent vasodilation in humans, Hypertension Research, 30 (9), 775-780.
Oliff, H. Scientific and Clinical Monograph for Pycnogenol. [Internet]. American Botanical Council. 2010. Erişim adresi:http://abc. herbalgram.org/site/DocServer/Pycnog_ FullMono120809_LOW.pdf , Erişim tarihi: 3 Ocak 2017. Packer, L., Rimbach, G., Virgili, F. (1999), Antioxidant activity and biologic properties of a procyanidinrich extract from pine (pinus maritima) bark, pycnogenol, Free Radical Biology & Medicine, 27 (5-6), 704-724.
Parveen, K., Khan, M.R., Mujeeb, M., Siddiqui, W.A. (2010), Protective effects of Pycnogenol on hyperglycemia-induced oxidative damage in the liver of type 2 diabetic rats, Chemico-Biological Interactions, 186 (2), 219-27.
Peng, Q., Wei, Z., Lau, B.H. (2000), Pycnogenol inhibits tumor necrosis factor-alpha-induced nuclear factor kappa B activation and adhesion molecule expression in human vascular endothelial cells, Cellular and Molecular Life Sciences, 57 (5), 834- 41.
Peng, Q.L., Buz’Zard, A.R., Lau, B.H.S. (2002), Pycnogenol protects neurons from amyloidbeta peptide-induced apoptosis, Molecular Brain Research, 104 (1), 55-65.
Peng, Y.J., Lee, C.H., Wang, C.C., Salter, D.M., Lee, H.S. (2012), Pycnogenol attenuates the inflammatory and nitrosative stress on joint inflammation induced by urate crystals, Free Radical Biology and Medicine, 52 (4), 765-74.
Putter, M., Grotemeyer, K.H., Wurthwein, G., Araghi, N.M., Watson, R.R., Hosseini, S. et al. (1999), Inhibition of smoking-induced platelet aggregation by aspirin and pycnogenol, Thrombosis Research, 95 (4), 155-161.
Rohdewald, P. (2002), A review of the French maritime pine bark extract (Pycnogenol), a herbal medication with a diverse clinical pharmacology, International Journal of Clinical Pharmacology and Therapeutics, 40 (4), 158-68.
Rohdewald, P. (2005b), Pycnogenol®- Scientific file-section 19. Geneva, Switzerland: Horphag Research. Rohdewald, P. (2005c), Pycnogenol protects DNA against oxidative damage in vivo. Phytotherapy Research, 19 (3), 262.
Rohdewald, P., Beil, W. (2008), In Vitro inhibition of Helicobacter pylori growth and adherence to gastric mucosal cells by pycnogenol®, Phytotherapy Research, 22 (5), 685-688. Rohdewald, P.J. (2005a), Pycnogenol, French maritime pine bark extract, Encyclopedia of Dietary Supplements. DOI:10.1081/E-EDS-120022123. Roseff, S.J. (2002), Improvement in sperm quality and function with French maritime pine tree bark extract, Journal of Reproductive Medicine, 47 (10), 821-824. Sahebkar, A. (2013),
A systematic review and metaanalysis of the effects of pycnogenol on plasma lipids, Journal of Cardiovascular Pharmacology and Therapeutics, 19 (3), 244-55.
Sarikaki, V., Rallis, M., Tanojo, H. (2004), In vitro percutaneous absorption of pine bark (Pycnogenol) in human skin, Journal of Toxicology - Cutaneous and Ocular Toxicology, 23 (3), 149-58
Schafer, A., Chovanova, Z., Muchova, J., Sumegova, K., Liptakova, A., Durackova, Z., et al. (2006), Inhibition of COX-1 and COX-2 activity by plasma of human volunteers after ingestion of French maritime pine bark extract (Pycnogenol), Biomedicine & Pharmacotherapy, 60 (1), 5-9.
Schafer, A., Hogger, P. (2007), Oligomeric procyanidins of French maritime pine bark extract (Pycnogenol) effectively inhibit alpha-glucosidase, Diabetes Research and Clinical Practice, 77 (1), 41-46.
Schönlau, F., Rohdewald, P. (2002). Pycnogenol® for diabetic retinopathy, International Ophthalmology, 24 (3), 161-171.
Sehirli, O.A., Sener, G., Ercan, F. (2009), Protective effects of pycnogenol against ischemia reperfusion-induced oxidative renal injury in rats, Renal Failure, 31 (8), 690-697.
Sivonova, M., Zitnanova, I., Horakova, L., Strosova, M., Muchova, J., Balgavy, P. et al. (2006), The Combined Effect of Pycnogenol with Ascorbic Acid and Trolox on the Oxidation of Lipids and Proteins, General Physiology and Biophysics, 25 (4), 379-396.
Steigerwalt, R., Belcaro, G., Cesarone, M.R., Di Renzo, A., Grossi, M.G., Ricci, A., et al. (2009), Pycnogenol improves microcirculation, retinal edema, and visual acuity in early diabetic retinopathy, Journal of Ocular Pharmacology and Therapeutics, 25 (6), 537-40.
Suzuki, N., Uebaba, K., Kohama, T., Moniwa, N., Kanayama, N., Koike, K. (2008), French maritime pine bark extract significantly lowers the requirement for analgesic medication in dysmenorrhea: a multicenter, randomized, double-blind, placebo-controlled study, Journal of Reproductive Medicine, 53 (5), 338-46.
Taner, G., Aydin, S., Aytac, Z., Basaran, A.A., Basaran, N. (2013), Assessment of the cytotoxic, genotoxic, and antigenotoxic potential of Pycnogenol in in vitro mammalian cells, Food and Chemical Toxicology, 61, 203-8.
Torras, M.A.C., Faura, C.A., Schonlau, F., Rohdewald, P. (2005), Antimicrobial activity of pycnogenol, Phytotherapy Research, 19 (7), 647-648.
United States Pharmacopeia. (2005), Maritime Pine Extract. Rockville, United States Pharmacopeial Convention, 28, 2115-6.
Vinciguerra, G., Belcaro, G., Cesarone, M.R., Rohdewald, P., Stuard, S., Ricci, A. et al. (2006), Cramps and muscular pain: prevention with pycnogenol in normal subjects, venous patients, athletes, claudicants and in diabetic microangiopathy, Angiology, 57 (3), 331-9.
Virgili, F., Pagana, G., Bourne, L., Rimbach, G., Natella, F., Rice-Evans, C., et al. (2000), Ferulic acid excretion as a marker of consumption of a French maritime pine (Pinus maritima) bark extract, Free Radical Biology and Medicine, 28 (8), 1249-56.
Wang, S., Duanjun, T., Yusheng, Z. (1999), The effects of Pycnogenol on the microcirculation, platelet function and ischemic myocardium in patients with coronary artery diseases, European Bulletin of Drug Research, 7 (2), 19-25.
Wei, Z.H., Peng, Q.L., Lau, B.H. (1997), Pycnogenol enhances endothelial cell antioxidant defenses, Redox Report, 3 (4), 219-24.
Wilson, D., Evans, M., Guthrie, N., Sharma, P., Baisley, J., Schonlau, F. et al. (2010), A randomized, doubleblind, placebo-controlled exploratory study to evaluate the potential of pycnogenol for improving allergic rhinitis symptoms, Phytotherapy Research, 24 (8), 1115-9.
Yang, H.M., Liao, M.F., Zhu, S.Y., Liao, M.N., Rohdewald, P. (2007), A randomised, doubleblind, placebo-controlled trial on the effect of Pycnogenol on the climacteric syndrome in peri-menopausal women, Acta Obstetricia et Gynecologica Scandinavica, 86 (8), 978-985.
Yang, Y.S., Ahn, T.H., Lee, J.C., Moon, C.J., Kim, S.H., Jun, W., et al. (2008), Protective effects of Pycnogenol on carbon tetrachloride-induced hepatotoxicity in Sprague-Dawley rats, Food and Chemical Toxicology, 46 (1), 380-7.
Zibadi, S., Rohdewald, P.J., Park, D., Watson, R.R. (2008), Reduction of cardiovascular risk factors in subjects with type 2 diabetes by Pycnogenol supplementation, Nutrition Research, 28 (5), 315- 20.
Zibadi, S., Yu, Q., Rohdewald, P.J., Larson, D.F., Watson, R.R. (2007), Impact of Pycnogenol® on cardiac extracellular matrix remodeling induced by l-NAME administration to old mice, Cardiovascular Toxicology, 7 (1), 10-18.
Ülkü Çiçek Yaşar
İlk hamileliğimin son aylarında SIRTIMDA MORLUKLAR OLUŞMAYA BAŞLADI 20 yıl oldu MORARAN YER ÜŞÜYOR ve en ufak esintide ACIYORDU. İbrahim Gökçek hocama bu durumu anlattım. Son haftada dayanılmaz ağrılarım oldu o da bana PİNE BARK KAPSÜL önerdi bir hafta oldu kullanalı şimdi SIRTIMDAKİ MORARAN YERİM AĞRIMIYOR ve ÜŞÜMÜYOR çok teşekkür ederim güzel insan herkese tavsiye ediyorum.
KAYNAK
Fatih Çınarlar
PİNE BARK kullandım CİLDİ GÜNEŞTEN KORUYUCU, GÜZELLEŞTİRİCİ ve CİLTTEKİ LEKELENMELERİ GİDERİCİ özelliği de var. Klinik araştırması var internetten araştırabilirsiniz.
KAYNAK
Kenan Ersoy
Arkadaşlar sürekli halı saha maçları yapıyoruz. Pandemi sürecinde bir ara verdik. Son zamanlarda tekrar maçlara başladık. Pandemi sürecindeki bu sporsuz süreç, çıktığım ilk halı saha maçından SOL DİZ ÇAPRAZINDA BİR AĞRI OLUŞTU ve bir türlü iyileşmiyordu. İbrahim beyi ziyaret ettik o da bana birçok ürün söyledi. Ben bunları bu süreçte kullanamam sen şimdilik rahatlamam için sadece bir ürün ver dedim ve bana PİNE BARK verdi 3 HAFTA İÇİNDE AĞRI KALMADI çok şükür. Allah razı olsun.
KAYNAK
Ülke Çiçek Yaşar
PİNE BARK KAPSÜLÜNÜ iki aydır her türlü enfeksiyon için kullanıyorum. ENERJİM arttı. ALFA LİPOİK ASİT ŞEKERİM için kullanıyorum. BOSWELLİA KAPSÜLÜNÜ ROMATİZMA ve İBS için iki yıl kullandım. JAPON POLİGONUMU KAPSÜLÜ KALP için kullandım ve kullanmaya devam edeceğim. ASLAN YELESİ KAPSÜLÜ, BEYİN için kullandım ALGILARIM DAHA ÇOK ARTTI. İbrahim Gökçek hocamın ürünlerini herkese tavsiye ediyorum. Ben faydasını gördüm. Rabbim ilmini artırsın.
KAYNAK
tutulin1
PİNE BARK süper ürün yok böyle bir bitkisel deha JAPON POLİGONUMU ve ikisi YÜKSEK TANSİYONUMA çok çok iyi geldi. Artık korkmuyorum yükseldi mi diye. Rabbim İbrahim Hocamdan razı olsun. İki cihanda muradını versin. Dualarımızdasın hocam.
KAYNAK
Burhan Sarıkaya
PİNE BARK bir aydır kulanıyorum RAHATLAMA ve DİNÇLİK veriyor.
KAYNAK
ufk.koc_
7-8 aydır ASTIM HASTALIĞIM var. Yaklaşık 2 aydır AFRİKA SARDUNYASI ve PİNE BARK KAPSÜLLERİNİ kullanıyorum daha RAHAT NEFES ALMAYA başladım durumum iyiye gidiyor.
KAYNAK
okanpolatt_
1 aydır PİNE BARK ve 3 aydır DEVEDİKENİ KAPSÜLÜ, KARACİĞER ENZİM YÜKSEKLİĞİM için kullanıyorum KAN DEĞERLERİMDE YÜKSELME oldu rengim sarıya yakındı o da düzelmeye başladı.
KAYNAK
serpilyardimcikaymak
TİROİD ve CANDİDA için yaklaşık olarak 4 aydır ZERDEÇAL SETİ kullanıyordum faydasını görüyordum ama HALSİZLİK vardı ve yürürken NEFESİN DARALIYORDU. Hocamın tavsiyesi ile PYCNOGENOL ve AFRİKA SARDUNYASI'na başladım 20 gündür kullanıyorum şimdi daha rahatım ayrıca PİNE BARK CANDİDA İÇİN çok daha etkili kullanırken CANDİDALARIN daha hızlı yok olduğunu hissedebiliyorsunuz çok güzel bir ürün teşekkürler İbrahim Hocam.
KAYNAK
filiz_sadi
Merhaba, babama KALP DAMAR TIKANIKLIĞI için set aldık. Sette JAPON POLİGONUMU'da var. ÇARPINTISI geçti, arada AĞRI da vardı o da geçti. 3 aydır kullanıyor. ALIÇ KAPSÜL zaten yanında olmazsa olmaz. Bu sefer PYCNOGENOL NOS da ilave ettik ekstraktlara. CİLT RENGİ açıldı, ŞEKERİ de düştü. Düzenli istikrarlı kullanmak şart.
KAYNAK
serpilyardimcikaymak
TİROİD ve CANDİDA için yaklaşık olarak 4 aydır ZERDEÇAL SETİ kullanıyordum faydasını görüyordum ama HALSİZLİK vardı ve yürürken NEFESİN DARALIYORDU. Hocamın tavsiyesi ile PYCNOGENOL ve AFRİKA SARDUNYASI'na başladım 20 gündür kullanıyorum şimdi daha rahatım ayrıca PYCNOGENOL CANDİDA İÇİN çok daha etkili kullanırken CANDİDALARIN daha hızlı yok olduğunu hissedebiliyorsunuz çok güzel bir ürün teşekkürler İbrahim Hocam.
KAYNAK
filiz_sadi
Merhaba, babama KALP DAMAR TIKANIKLIĞI için set aldık. Sette JAPON POLİGONUMU'da var. ÇARPINTISI geçti, arada AĞRI da vardı o da geçti. 3 aydır kullanıyor. ALIÇ KAPSÜL zaten yanında olmazsa olmaz. Bu sefer PPİNE BARK da ilave ettik ekstraktlara. CİLT RENGİ açıldı, ŞEKERİ de düştü. Düzenli istikrarlı kullanmak şart.
KAYNAK
Tülin Bakkal
PİNE BARK aynı zamanda YARALARI, KESİKLERİ çok çabuk İYİLEŞTİRİYOR. Teşekkürler.
KAYNAK
Ertuğrul Atagün
Telefonla PYCNOGENOL KAPSÜL sipariş ettim iki günde elime ulaştı. Bir haftadır tüketiyorum. Kendimi çok ZİNDE ve GÜÇLÜ hissediyorum. Selamlar.
KAYNAK
İbrahim Sarıoğlu:
PASSİFLORA SETİ UYKUMA İYİ GELDİ. RHODİOLA ise ENERJİ VERİYOR. PİNE BARK HALSİZLİĞE iyi geliyor. Teşekkürler hocam.
KAYNAK
Çınar Karadut:
KEKİK SETİ kullaniyorum iki haftaya yakındır DAHA RAHAT NEFES ALDIĞIMI hissediyorum. PYCNOGENOL de aynı süreden beri kullanıyorum DAHA AKTİF ve SERİ HAREKET ETTİĞİMİ farkettim ve KEKİK ve AFRİKA SARDUNYASI ile SOLUNUM DÜZENE girdi.
KAYNAK
Adnan Avcı:
Merhaba 15 gündür PİNE BARK ve SPİRULİNA kullanıyorum VÜCUDUMDAKİ DEĞİŞİKLİKLERİ HİSSETMEYE BAŞLADIM bu ikili VEZGEÇİLMEZ olacak benim için.
KAYNAK
Furkan Arslan:
Annem 2 yıl önce KALP KRİZİ geçirdi, 2 defa ANJİYO yapıldı. KALP KRİZİNDEN sonra bir türlü toparlanamadı. Sürekli HALSİZ ve ENERJİSİ DÜŞÜK bir haldeydi. Sıcak havalarda ev işlerini dahi yapmakta zorlanıyor ve ÇABUK YORULUYORDU. Hatta çok yorgun olduğunda ALGISI AZALIR ve belirli aralıklarla KELİME TELEFFUZLARI ZORLAŞIRDI. Doktorunun verdiği ilaçlar bir türlü eski haline döndüremedi. 2-3 aydır PİNE BARK kullanıyor şu anda bırakın ev işlerini yapmayı ağustos sıcağında KÖYDE BAHÇE KAZIYOR. ENERJİSİ MÜTHİŞ ARTTI. NEFES DARLIĞI YAŞAMIYOR. KONUŞMALARI AKICI, kalp kirizinden önceki haline geri döndü. Allah İbrahim Hocamdan razı olsun.
KAYNAK
Zekai Yıldırım:
PİNE BARK kullanıyorum bir buçuk aydan beridir insana müthiş derecede ENERJİ VERİYOR ve KAN SULANDIRICI HAP KULLANIYORDUM şimdi PİNE BARK KULLANIYORUM. KİMYASALLARDAN KURTULDUM. Allah İbrahim Hocadan razı olsun.
KAYNAK
Necati Akçay:
Eşimin AKCİĞER RAHATSIZLIĞI ve ŞİDDETKİ ÖKSÜRÜĞÜ için aldığımız KEKİK SETİNİ kullanarak bu sıkıntısından TAMAMEN KURTULDU. Hamdolsun, gerçekten HARİKA ÖTESİ ÜRÜNLER. Kendim için ise birçok ürünlerle birlikte son aldığım PİNE BARK mükemmel bir şey. Adeta HALSİZLİĞİMİ ORTADAN KALDIRDI. Kilolu olmam hasebiyle bunu kullanarak sanki 20 YAŞINDA GİBİ HİSSEDİYORUM KENDİMİ. Mükemmel bir şey tavsiye ediyorum herkese.
KAYNAK
FO-Tİ SETİ KULLANDIM. SAÇ DÖKÜLMEM DURDU ve SAÇ TELLERİM KALINLAŞTI. PİNE BARK da çıkar çıkmaz aldım. BÖBREK TAŞI ameliyatı olmuştum. İLTİHAPLANMA vardı. Birkaç günde AĞRIMI DİNDİRDİ. İbrahim Bey'e teşekkür ederim.
KAYNAK
Burhan Sarıkaya:
COVİD için PİNE BARK kullanıyorum. ŞEKERİME DE iyi geldi 3 aylık ortalamam NORMALE DÖNDÜ.
KAYNAK
Ülkü Çiçek Yaşar:
KEKİK SETİNİ 2 yıldır AKCİĞER ENFEKSİYONUM için kullanıyorum. NEFES ALAMIYORDUM şimdi HİÇBİR SORUNUM YOK. MAGNEZYUM MALAT SET OLARAK KEMİK AĞRILARIM için kullandım ve MAGNEZYUM MALAT kullamaya devam ediyorum. PİNE BARK KAPSÜLÜNÜ sırtımdaki kürek kemiği in üstündeki YILLARDIR GERÇMEYEN MORLUK için kullanmaya başladım 2. gün AĞRILARIM GEÇTİ. Başka rahatsızlıklarımda iyi geldi çok etkili ENERJİ VERİYOR ailecek kullanıyoruz. FORSKOLİN SETİNİ ise METABOLİZMAMIN HIZLANMASI için VÜCUTTAKİ YAĞLARIN YAKILMASI için kullanıyorum. RHODİOLA KAPSÜLÜNÜ GEREKSİZ KORKU, ENDİŞELERİM için SET OLARAK kullandım. Hocamın ürülerinin ÇOK FAYDASINI GÖRDÜM. Rabbim ilmini arttırsın herkese tavsiye ediyorum. Kullanan pişman olmaz sabırlı olmak gerekir.
KAYNAK
tutulin1
PİNE BARK aynı zamanda YARLARI, KESİKLERİ çok çabuk İYİLEŞTİRİYOR. Teşekkürler.
KAYNAK
Neşe Volkaner
Bir haftadır PİNE BARK kullanıyorum. Kendimi DAHA DİNÇ ve DAHA ZİNDE HİSSEDİYORUM.
KAYNAK
Tülin Bakkal
PİNE BARK kadar FAYDALI SÜPER BİR ÜRÜN ürettiğiniz için çok teşekkürler. VİRÜS, BAKTERİ, KALP, DAMAR HER ŞEYE ÇOK İYİ GELİYOR. Gerçekten İNANILMAZ.
KAYNAK
Fatih Karabayır
Eşime doktor kan pıhtılaşması olduğunu söyledi 1 buçuk ay kullandı dün tahlil yaptırdık değerleri normaldi PİNE BARK Seti kullandık teşekkürler İbrahim Gökçek
KAYNAK
PİNE BARK kullandım CİLDİ GÜNEŞTEN KORUYUCU, GÜZELLEŞTİRİCİ ve CİLTTEKİ LEKELENMELERİ GİDERİCİ özelliği de var. Klinik araştırması var internetten araştırabilirsiniz.
KAYNAK
Kenan Ersoy
Arkadaşlar sürekli halı saha maçları yapıyoruz. Pandemi sürecinde bir ara verdik. Son zamanlarda tekrar maçlara başladık. Pandemi sürecindeki bu sporsuz süreç, çıktığım ilk halı saha maçından SOL DİZ ÇAPRAZINDA BİR AĞRI OLUŞTU ve bir türlü iyileşmiyordu. İbrahim beyi ziyaret ettik o da bana birçok ürün söyledi. Ben bunları bu süreçte kullanamam sen şimdilik rahatlamam için sadece bir ürün ver dedim ve bana PİNE BARK verdi 3 HAFTA İÇİNDE AĞRI KALMADI çok şükür. Allah razı olsun.
KAYNAK
Ülke Çiçek Yaşar
PİNE BARK KAPSÜLÜNÜ iki aydır her türlü enfeksiyon için kullanıyorum. ENERJİM arttı. ALFA LİPOİK ASİT ŞEKERİM için kullanıyorum. BOSWELLİA KAPSÜLÜNÜ ROMATİZMA ve İBS için iki yıl kullandım. JAPON POLİGONUMU KAPSÜLÜ KALP için kullandım ve kullanmaya devam edeceğim. ASLAN YELESİ KAPSÜLÜ, BEYİN için kullandım ALGILARIM DAHA ÇOK ARTTI. İbrahim Gökçek hocamın ürünlerini herkese tavsiye ediyorum. Ben faydasını gördüm. Rabbim ilmini artırsın.
KAYNAK
tutulin1
PİNE BARK süper ürün yok böyle bir bitkisel deha JAPON POLİGONUMU ve ikisi YÜKSEK TANSİYONUMA çok çok iyi geldi. Artık korkmuyorum yükseldi mi diye. Rabbim İbrahim Hocamdan razı olsun. İki cihanda muradını versin. Dualarımızdasın hocam.
KAYNAK
Burhan Sarıkaya
PİNE BARK bir aydır kulanıyorum RAHATLAMA ve DİNÇLİK veriyor.
KAYNAK
ufk.koc_
7-8 aydır ASTIM HASTALIĞIM var. Yaklaşık 2 aydır AFRİKA SARDUNYASI ve PİNE BARK KAPSÜLLERİNİ kullanıyorum daha RAHAT NEFES ALMAYA başladım durumum iyiye gidiyor.
KAYNAK
okanpolatt_
1 aydır PİNE BARK ve 3 aydır DEVEDİKENİ KAPSÜLÜ, KARACİĞER ENZİM YÜKSEKLİĞİM için kullanıyorum KAN DEĞERLERİMDE YÜKSELME oldu rengim sarıya yakındı o da düzelmeye başladı.
KAYNAK
serpilyardimcikaymak
TİROİD ve CANDİDA için yaklaşık olarak 4 aydır ZERDEÇAL SETİ kullanıyordum faydasını görüyordum ama HALSİZLİK vardı ve yürürken NEFESİN DARALIYORDU. Hocamın tavsiyesi ile PYCNOGENOL ve AFRİKA SARDUNYASI'na başladım 20 gündür kullanıyorum şimdi daha rahatım ayrıca PİNE BARK CANDİDA İÇİN çok daha etkili kullanırken CANDİDALARIN daha hızlı yok olduğunu hissedebiliyorsunuz çok güzel bir ürün teşekkürler İbrahim Hocam.
KAYNAK
filiz_sadi
Merhaba, babama KALP DAMAR TIKANIKLIĞI için set aldık. Sette JAPON POLİGONUMU'da var. ÇARPINTISI geçti, arada AĞRI da vardı o da geçti. 3 aydır kullanıyor. ALIÇ KAPSÜL zaten yanında olmazsa olmaz. Bu sefer PYCNOGENOL NOS da ilave ettik ekstraktlara. CİLT RENGİ açıldı, ŞEKERİ de düştü. Düzenli istikrarlı kullanmak şart.
KAYNAK
serpilyardimcikaymak
TİROİD ve CANDİDA için yaklaşık olarak 4 aydır ZERDEÇAL SETİ kullanıyordum faydasını görüyordum ama HALSİZLİK vardı ve yürürken NEFESİN DARALIYORDU. Hocamın tavsiyesi ile PYCNOGENOL ve AFRİKA SARDUNYASI'na başladım 20 gündür kullanıyorum şimdi daha rahatım ayrıca PYCNOGENOL CANDİDA İÇİN çok daha etkili kullanırken CANDİDALARIN daha hızlı yok olduğunu hissedebiliyorsunuz çok güzel bir ürün teşekkürler İbrahim Hocam.
KAYNAK
filiz_sadi
Merhaba, babama KALP DAMAR TIKANIKLIĞI için set aldık. Sette JAPON POLİGONUMU'da var. ÇARPINTISI geçti, arada AĞRI da vardı o da geçti. 3 aydır kullanıyor. ALIÇ KAPSÜL zaten yanında olmazsa olmaz. Bu sefer PPİNE BARK da ilave ettik ekstraktlara. CİLT RENGİ açıldı, ŞEKERİ de düştü. Düzenli istikrarlı kullanmak şart.
KAYNAK
Tülin Bakkal
PİNE BARK aynı zamanda YARALARI, KESİKLERİ çok çabuk İYİLEŞTİRİYOR. Teşekkürler.
KAYNAK
Ertuğrul Atagün
Telefonla PYCNOGENOL KAPSÜL sipariş ettim iki günde elime ulaştı. Bir haftadır tüketiyorum. Kendimi çok ZİNDE ve GÜÇLÜ hissediyorum. Selamlar.
KAYNAK
İbrahim Sarıoğlu:
PASSİFLORA SETİ UYKUMA İYİ GELDİ. RHODİOLA ise ENERJİ VERİYOR. PİNE BARK HALSİZLİĞE iyi geliyor. Teşekkürler hocam.
KAYNAK
Çınar Karadut:
KEKİK SETİ kullaniyorum iki haftaya yakındır DAHA RAHAT NEFES ALDIĞIMI hissediyorum. PYCNOGENOL de aynı süreden beri kullanıyorum DAHA AKTİF ve SERİ HAREKET ETTİĞİMİ farkettim ve KEKİK ve AFRİKA SARDUNYASI ile SOLUNUM DÜZENE girdi.
KAYNAK
Adnan Avcı:
Merhaba 15 gündür PİNE BARK ve SPİRULİNA kullanıyorum VÜCUDUMDAKİ DEĞİŞİKLİKLERİ HİSSETMEYE BAŞLADIM bu ikili VEZGEÇİLMEZ olacak benim için.
KAYNAK
Furkan Arslan:
Annem 2 yıl önce KALP KRİZİ geçirdi, 2 defa ANJİYO yapıldı. KALP KRİZİNDEN sonra bir türlü toparlanamadı. Sürekli HALSİZ ve ENERJİSİ DÜŞÜK bir haldeydi. Sıcak havalarda ev işlerini dahi yapmakta zorlanıyor ve ÇABUK YORULUYORDU. Hatta çok yorgun olduğunda ALGISI AZALIR ve belirli aralıklarla KELİME TELEFFUZLARI ZORLAŞIRDI. Doktorunun verdiği ilaçlar bir türlü eski haline döndüremedi. 2-3 aydır PİNE BARK kullanıyor şu anda bırakın ev işlerini yapmayı ağustos sıcağında KÖYDE BAHÇE KAZIYOR. ENERJİSİ MÜTHİŞ ARTTI. NEFES DARLIĞI YAŞAMIYOR. KONUŞMALARI AKICI, kalp kirizinden önceki haline geri döndü. Allah İbrahim Hocamdan razı olsun.
KAYNAK
Zekai Yıldırım:
PİNE BARK kullanıyorum bir buçuk aydan beridir insana müthiş derecede ENERJİ VERİYOR ve KAN SULANDIRICI HAP KULLANIYORDUM şimdi PİNE BARK KULLANIYORUM. KİMYASALLARDAN KURTULDUM. Allah İbrahim Hocadan razı olsun.
KAYNAK
Necati Akçay:
Eşimin AKCİĞER RAHATSIZLIĞI ve ŞİDDETKİ ÖKSÜRÜĞÜ için aldığımız KEKİK SETİNİ kullanarak bu sıkıntısından TAMAMEN KURTULDU. Hamdolsun, gerçekten HARİKA ÖTESİ ÜRÜNLER. Kendim için ise birçok ürünlerle birlikte son aldığım PİNE BARK mükemmel bir şey. Adeta HALSİZLİĞİMİ ORTADAN KALDIRDI. Kilolu olmam hasebiyle bunu kullanarak sanki 20 YAŞINDA GİBİ HİSSEDİYORUM KENDİMİ. Mükemmel bir şey tavsiye ediyorum herkese.
KAYNAK
FO-Tİ SETİ KULLANDIM. SAÇ DÖKÜLMEM DURDU ve SAÇ TELLERİM KALINLAŞTI. PİNE BARK da çıkar çıkmaz aldım. BÖBREK TAŞI ameliyatı olmuştum. İLTİHAPLANMA vardı. Birkaç günde AĞRIMI DİNDİRDİ. İbrahim Bey'e teşekkür ederim.
KAYNAK
Burhan Sarıkaya:
COVİD için PİNE BARK kullanıyorum. ŞEKERİME DE iyi geldi 3 aylık ortalamam NORMALE DÖNDÜ.
KAYNAK
Ülkü Çiçek Yaşar:
KEKİK SETİNİ 2 yıldır AKCİĞER ENFEKSİYONUM için kullanıyorum. NEFES ALAMIYORDUM şimdi HİÇBİR SORUNUM YOK. MAGNEZYUM MALAT SET OLARAK KEMİK AĞRILARIM için kullandım ve MAGNEZYUM MALAT kullamaya devam ediyorum. PİNE BARK KAPSÜLÜNÜ sırtımdaki kürek kemiği in üstündeki YILLARDIR GERÇMEYEN MORLUK için kullanmaya başladım 2. gün AĞRILARIM GEÇTİ. Başka rahatsızlıklarımda iyi geldi çok etkili ENERJİ VERİYOR ailecek kullanıyoruz. FORSKOLİN SETİNİ ise METABOLİZMAMIN HIZLANMASI için VÜCUTTAKİ YAĞLARIN YAKILMASI için kullanıyorum. RHODİOLA KAPSÜLÜNÜ GEREKSİZ KORKU, ENDİŞELERİM için SET OLARAK kullandım. Hocamın ürülerinin ÇOK FAYDASINI GÖRDÜM. Rabbim ilmini arttırsın herkese tavsiye ediyorum. Kullanan pişman olmaz sabırlı olmak gerekir.
KAYNAK
tutulin1
PİNE BARK aynı zamanda YARLARI, KESİKLERİ çok çabuk İYİLEŞTİRİYOR. Teşekkürler.
KAYNAK
Neşe Volkaner
Bir haftadır PİNE BARK kullanıyorum. Kendimi DAHA DİNÇ ve DAHA ZİNDE HİSSEDİYORUM.
KAYNAK
Tülin Bakkal
PİNE BARK kadar FAYDALI SÜPER BİR ÜRÜN ürettiğiniz için çok teşekkürler. VİRÜS, BAKTERİ, KALP, DAMAR HER ŞEYE ÇOK İYİ GELİYOR. Gerçekten İNANILMAZ.
KAYNAK
Fatih Karabayır
Eşime doktor kan pıhtılaşması olduğunu söyledi 1 buçuk ay kullandı dün tahlil yaptırdık değerleri normaldi PİNE BARK Seti kullandık teşekkürler İbrahim Gökçek
KAYNAK
Yorum yap